Members Sevda Posted May 24, 2022 Members #1 Share Posted May 24, 2022 RAHİM AĞZI KANSERİ NEDİR? Rahim ağzı kanseri daha çok gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserdir. Her yıl dünyada 500 bin yeni rahim ağzı kanseri tanısı konulmaktadır. Genellikle 50 yaş civarında ortaya çıkan rahim ağzı kanseri son yıllarda genç kadınlarda da görülmeye başlamıştır. Rahim ağzı kanserlerinin neredeyse tümünden sorumlu olan HPV (“Human Papilloma Virüsler” ) virüsü çok belirti göstermez ve oldukça bulaşıcıdır. Çoğu kadın, hayatının bir döneminde karşılaştığı HPV virüsünü kendi vücut savunma sisteminin yardımı ile yener. Bazı HPV virüsleri ise bu savunma sisteminden güçlü çıkar ve rahim ağzı kanserine neden olabilir. Hastalığa neden olan HPV virüsünden korunmak için önlemler almak ve düzenli sağlık kontrolleri ve taramaları yaptırmak, hastalık oluşmadan veya hastalığın erken döneminde saptanmasına ve tedavide başarıya yardımcı olmaktadır. HPV NEDİR, NASIL BULAŞIR? HPV cinsel yolla bulaşan bir virüs olup, rahim ağzı kanseri oluşmasına neden olabilir. Rahim ağzı kanseri tanısı konmuş kadınların %95’inden fazlasında görülen HPV (Human papilloma virus) genital bölgeyi enfekte eden ve temas yolu ile yayılan bir virüstür. Özellikle kadınlarda daha sık olmak üzere cinsel bölgede siğillere, rahim ağzı, dış genital bölge ve üreme yollarında kansere sebep olur. HPV virüsü oldukça sinsidir ve aylarca hiçbir belirti göstermeden yayılmaya devam edebilir. Virüsün belirtilerine, bulaşma olduktan birkaç ay veya yıl sonra rastlandığı durumlar “sessiz enfeksiyon” olarak adlandırılır. HPV virüsü kadın ve erkekte genital siğiller, kadınlarda rahim ağzı kanserinin yanı sıra, erkeklerde de penis kanserine neden olabilir. Ciddiye alınması gereken bir enfeksiyon olan HPV bazı kişilerin bağışıklık sistemi tarafından kontrol altına alınabilir. Bağışıklık sistemi tarafından etkisiz hale getirilemeyen bir virüsün de, yıllarca hiçbir belirti vermeden varlığını koruyabileceğini unutmamak gerekir. Hiçbir şikayet olmadan, kişi yıllarca enfeksiyonu taşıyabilir. Bu durum, hastalığın yayılmasına engel olmadığı gibi, virüs ilişki sırasında bulaşmaya devam edebilir. HPV virüsü tipleri rahim ağzı kanserine neden olma olasılığına göre risk gruplarına ayrılmıştır. Daha çok siğile yol açan tipler, rahim ağzı kanseri açısından düşük risk grubunda olan türdendir. Dolayısıyla her genital siğil rahim ağzı kanserine dönüşecek diye bir durum söz konusu değildir. GENİTAL SİĞİL TEDAVİSİ HPV virüsü enfeksiyonu sonucu oluşan siğiller; yakılarak, dondurularak, cerrahi ya da lokal kremler yardımıyla tedavi edilebilir. Bu tedavi sonucu genital siğilin kaybolması, bir daha ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez. Bazı kişilerde tedavi sonrası genital siğil tekrarlamazken; bazılarında sık aralıklarda yeniden genital siğil oluşumu gözlenebilir. Her yeni genital siğil oluşumunda tedavinin tekrarlanması gerekir. HPV virüsü enfeksiyonlarında, tedavi olmaksızın, kişinin kendiliğinden virüsü vücudundan atabildiği bilinmektedir. RAHİM AĞZI KANSERİ BELİRTİLERİ Rahim ağzı kanserinin belirtileri erken dönemde kendini göstermeyebilir. Jinekolojik muayenede bile rahim ağzındaki sorun görülmeyebilir. Rahim ağzı kanseri tarama testleri olan yüksek riskli HPV taramasının pozitif çıkması ya da smear testi denilen vajinal sürüntüde anormallikler saptanması sonrası “kolposkop” denen rahim ağzını büyüterek gösteren aletlerle değişiklikler fark edilebilir, kesin tanı ise şüpheli bölgeden alınan biyopsi ile konulabilir. Rahim ağzı kanserinin belirtileri daha çok hastalığın ileri safhalarında ortaya çıkar. Kanlı akıntı, cinsel ilişki sonrası kanama ve düzensiz adet kanaması gibi belirtiler rahim ağzı kanserinin belirtileri arasındadır. İlerlemiş vakalarda muayene esnasında bile tümör fark edilebilir. Rahim ağzı kanseri ilerledikçe idrar problemleri, defekasyon dediğimiz büyük abdeste çıkma zorlukları ve bacak ağrıları görülebilir. Rahim ağzı kanseri belirtilerinden biri olan cinsel ilişkiden hemen sonra ya da ertesi gün beklenmedik şekilde oluşan kanamalara “postkoital kanama” denir. Postkoital kanama önemli bir bulgudur ve rahim ağzı kanserinin erken belirtisi olabilir. HPV’nin neden olduğu genital siğiller rahim ağzı kanseri belirtisi sayılmazlar. Çünkü HPV’nin bazı tipleri genital siğillere neden olurken bazı tipleri ise kadında rahim ağzındaki hücrelerde değişimlere neden olmaktadır. Ancak genital siğillerin fark edilmesi ile olası yüksek riskli HPV tiplerinin de olabilme ihtimali nedeniyle detaylı bir muayene ve HPV tiplendirmesi mutlaka yapılmalıdır. Kişide HPV enfeksiyonu olup olmadığını anlamak için servikal sürüntü alınır. Tetkik sonucuna göre HPV enfeksiyonunun olup olmadığı, varsa tipi saptanabilmektedir. Rahim ağzı kanseri özellikle ileri evrelere ilerlemişse belirtileri bu şekilde özetlenebilir; Vajinadan idrar ve dışkı kaçağı Sırt ağrısı Bacak ağrısı İştah kaybı Pelvik ağrı Şişmiş ayaklar Kilo kaybı Yorgunluk, halsizlik Kemik ağrısı ve kırıklar RAHİM AĞZI KANSERİ NEDENLERİ VE RİSK FAKTÖRLERİ Rahim ağzı kanseri nedenleri arasında çok sayıda doğum yapmak, erken yaşta cinsel ilişkiye girmek, çok sayıda partneri olmak ve sigara içmek sıralanabilir. Rahim ağzı kanseri hastalarının % 98’inde HPV enfeksiyonu görülmüştür. Genellikle cinsel ilişki ile bulaşan HPV’in yüzden fazla tipi vardır. Özellikle 16 ve 18 tipleri rahim ağzı kanserine neden olurken, tip 6 ve 11 ise genital organlarda siğillere neden olur. Pek çok kanser gibi rahim ağzı kanserinin de kesin nedeni bilinmemektedir. Sadece bazı faktörler rahim ağzı kanserinin oluşmasını kolaylaştırabilir ve hastalık sürecini hızlandırabilir. Genel olarak Rahim ağzı kanserinin risk faktörleri ise şöyledir; Çok eşli olmak Cinsel ilişkiye 20 yaşından önce başlanmak Sigara içmek Bağışıklık sisteminin zayıf olması. Genital organlarda viral ve bakteriyal enfeksiyonların sıkça görülmesi Çok sayıda doğum yapmak Sosyoekonomik düzeyin düşük olması C vitamini ve A vitamini eksikliği RAHİM AĞZI KANSERİ AŞISI Cinsel ilişki yoluyla bulaşan HPV rahim ağzı kanserine neden olabilir. HPV’den korunmak için 9 ile 26 yaş aralığındaki kız ve erkek çocuklarının ve erişkinlerin rahim ağzı kanser aşısı olması önerilir. ABD’de 3 aşı (9’lu, 4’lü ve 2’li aşılar) FDA onayı almış ve kullanılıyor olmasına rağmen 9’lu aşı hala ülkemize gelmiş değildir. 2’li aşıda rahim ağzı tümörüne en sık neden olan HPV tip 16 ve 18’in virüs benzeri partiküllerini içerir ve bu tiplere karşı bağışıklık sağlarken 4’lü aşı bu tiplere ek olarak siğillere neden olan HPV tip 6 ve 11’in virüs benzeri partiküllerini de içererek siğile karşı da korur. En son üretile aşı olan 9’lu aşılar ise 4’lü aşıdaki HPV tip 6,11,16,18’e ek olarak diğer yüksek riskli HPV tiplerinde 31, 33, 45, 52 ve 58’in virüs benzeri partiküllerini içerir ve rahim ağzı kanserine neden olan daha fazla HPV tipine karşı bağışıklık sağladığı için daha yüksek oranda koruma sağlar. Bu aşılar aynı zamanda çarpraz reaksiyonla diğer HPV tiplerine karşı da bir miktar bağışıklık sağlamaktadır. Dokuz ile 15 yaş aralığındaki çocuklarda 2 doz aşı yeterlidir. Birinci ve ikinci doz aşılar arasında 6-12 ay zaman aralığı olmalıdır. 15-26 yaş aralığında ise 0, 1 ve 6. Aylarda olmak üzere 3 doz aşı önerilmektedir. 26 yaşından sonra o yaşa kadar HPV ile karşılaşmış olma ihtimalinin yüksek olması nedeniyle aşılama önerilmemekle beraber hekim ile bu konu konuşularak uygun durumlarda yapılabilinir. HPV aşısı kas içine uygulanır. Omuzdan ya da kalçadan uygulanabilir. Rahim ağzı kanseri aşısını HPV ile hiç karşılaşmadan yaptırmak servikal kanser vakalarının çoğunu önleyebilir. Rahim ağzı kanserinin yanı sıra vajina ve vulva kanserlerinde de koruyucudur. 4 ve 9’lu tür aşılar kadın ve erkeklerde genital siğilleri, anal kanserleri önleyebilir. Bazı HPV türleri ağız ve boğazda gelişen kanserlerle de bağlantılı olduğu için bu kanserlere karşı da koruma sağlar. CDC (The Centers for Disease Control and Prevention ), 9 yaşlarından sonra kız ve erkek çocuklara rutin HPV aşısı önermektedir. Rahim ağzı kanseri aşısı için en ideal aşılama zamanı cinsel deneyim henüz başlamadan yani HPV virüsü ile temas olmadan önceki dönemdir. HPV bulaştığında aşı önerilen zamanda yaptırılması kadar etkili olmayabilir. RAHİM AĞZI KANSERİ TEŞHİSİ Rahim ağzı kanseri tanısı ileri evrede jinekolojik muayene, erken evrede ise tarama testleri olan yüksek riskli HPV DNA testinde pozitiflik saptanması veya smear testinde anormallik saptanması sonucu yapılan kolposkopik inceleme ve biyopsiler ile konulabilmektedir. Erken evrede yakalanıp tedavi edildiğinde başarı oranı %80-85 olan rahim ağzı kanserinde biyopsi de hastalığın tanısında ve doğru bir tedavi planı için çok önemlidir. Rahim ağzı kanserinde ilk adım kanser teşhisi ve kanserin hangi evrede olduğunu belirlemektir. Bu nedenle rahim ağzından biyopsi alınır ve kanser evrelemesi yapılır. Rahim ağzı kanseri evrelemesi, kanserin vücuttaki yayılımına göre tanımlanır. Evreleme radyolojik çalışma ve olası diğer tanısal testlere ek olarak pelvik ve rektal muayeneye dayanır. Smear ve biyopsi dışında rahim ağzı kanseri tanısında bu testler kullanılır; SMEAR TESTİ NEDİR? Smear testi son derce basit ve ağrısız bir kanser tarama yöntemidir. Kadınların smear testi yaptırmaları, rahim ağzı kanserinden korunmak için oldukça önemlidir. Smear testi iki şekilde yapılmaktadır. Klasik yöntemde; alınan akıntı bir cam üzerine sürülür ve özel bir sprey ile tespit edildikten sonra laboratuvara yollanır. İkinci şekilde ise; alınan materyal bir şişe içindeki özel sıvıya boşaltılır. Bu şekilde laboratuvara gönderilir ve orada belirli aşamalardan geçirilerek mikroskobik muayenesi yapılır. 21 yaş üzerindeki aktif cinsel yaşamı başlamış tüm kadınların smear testi yaptırmaları gerekir. Eğer aktif cinsel yaşam bu yaştan önce başlamışsa, başlanan yaştan itibaren ilk üç yıl içinde smear testi yapılması önerilir. Smear testi normal saptanan hastalarda başka bir risk faktörü yoksa 3 yılda bir test yapılması yeterlidir. Testler menopoz sırasında da aksatılmamalıdır. 65 yaşından sonra, hastanın o zamana kadar en az üç normal smear testi sonucu bulunuyorsa, doktorunun bilgisi ile smear testlerine son verilebilir. Ayrıca smear testinde şüpheli bir durum görülmüşse, test daha sık aralıklarla yapılabilir ya da ileri tetkik uygulanabilir. Kolposkopi: Dürbüne benzer özel bir aletle rahim ağzına bakılarak rahim ağzını döşeyen epitelin büyütülerek incelenmesidir. Rahim ağzı kanseri bir günde başlayan bir olay değildir. Hücrelerde başlayan bozulma zaman içinde ve giderek artar. İşte bu değişiklikleri kolposkop muayenesi ile görerek takip etmek mümkündür. Kolposkopi muayenesi smearle beraber değerlendirilirse hata oranı da çok belirgin şekilde düşer. Rahim ağzı kanseri teşhisi ve evrelemesinde bu testlere de başvurulmaktadır.; Rektovajinal muayene; bu testte makat ve vajinal bölge aynı anda muayene edilir. Muayenehane koşullarında yapılabilen basit bir pelvik muayenesidir. Kanserin rahim ağzının dışına yayılıp yayılmadığı anlaşılır. BT taraması; Bilgisayarlı tomografi olarak da adlandırılan BT taraması radyoopak bir maddenin damardan enjekte edilmesi ile başlar. Bu madde x ışınlarında iç organların daha iyi görüntülenmesini sağlar. MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme) taraması; Bu testte iç organların ve dokuların görüntülenmesinde manyetik radyo dalgaları ve bilgisayar kullanır. PET (Pozitron Emisyon Tomografi) taraması; Damar içerisine radyoaktif glukoz enjekte edilir ve PET’te glukozun yüksek oranda kullanıldığı vücut bölgeleri belirlenir. Kanser hücreleri normal hücrelerden daha aktiftir ve daha çok glukoz kullanır. Bu teste kanser hücreleri daha parlak görünür. Bunların yanı sıra kanserin meme ya da akciğerlere yayılımını belirlemek için akciğer filmi ve kan sayımı da istenebilir. RAHİM AĞZI KANSERİ EVRELERİ Rahim ağzı kanserine giden süreç CIN 1, CIN 2, CIN 3 sonrasında rahim ağzı kanseri şeklinde ilerler. İlk aşamada % 70-90, ikinci aşamada %40-45 ve üçüncü aşamada % 30-35 oranında hastalıkta kendiliğinden gerileme görülebilir. Hiçbir tedavi almayan hastalarda hastalığın ileri evre kansere dönüşmesi yıllar içinde olur. Erken evrelerde rahmin alınmasına gerek olmayıp LEEP, konizasyon adı verilen basit cerrahi işlemlerle rahim ağzı kısmen çıkarılarak tam iyileşme sağlanabilir. Bu hastalar tedavi sonrası hamile kalıp bebek sahibi olabilir. Rahim ağzı kanseri evreleri şöyle sıralanabilir; Evre 0: Anormal hücreler rahim ağzının en iç tabakasındadır. Karsinoma insutu olarak da adlandırılmaktadır. Evre I: Kanser hücreleri sadece rahim ağzında bulunur. Tümör boyutu 3 mm ile 4 cm arasında değişebilir. Evre II A: Kanser rahim ağzı dışına vajenin üst üçte iki bölümüne yayılmıştır ancak rahim çevresindeki dokulara yayılmamıştır. Evre II B: Kanser rahim ağzı dışına vajenin üst üçte iki bölümüne ve rahim çevresindeki dokulara yayılmıştır. Evre III A: Kanser vajenin alt bölümüne yayılmış ancak pelvik duvara yayılmamıştır. Evre IIIB: Kanser pelvik duvara yayılmış veya böbreklerin mesaneye bağlandığı tüpler olan üreterleri tutarak idrar geçişini engellemiş ve böbreklerde genişlemeye neden olmuştur. Evre IV :Kanser rahim ağzı dışında mesane, rektum veya vücudun başka yerlerine yayılmıştır. ADENOKARSİNOM NEDİR? Rahim ağzı kanserinin farklı tipleri vardır. Adenokarsinom ve yassı epitel hücreli karsinom gibi invaziv kanserler gibi pek çok rahim ağzı kanser çeşidi ile karşılaşılabilir. Rahim ağzı kanserleri arasında saptanması daha zor, daha nadir görülen adenokarsinom göreceli agresif bir kanser tipidir. Adenokarsinomlar rahim ağzının dış yüzeyinde oluşmak yerine, genellikle rahim ağzının iç kanalında oluşmaktadır. Smear testleri dış yüzeydeki hücre örneklerini kullanmaktadır. Bu nedenle adenokarsinom tanısı konulduğunda genellikle kanser ileri evreye geçmiş olur. HPV’nin kansere neden olan 16, 18, 45 ve 31 gibi tipleriyle daha fazla adenokarsinom oluşmaktadır. RAHİM AĞZI KANSERİ TEDAVİSİ HPV virüsü enfeksiyonu sonucu oluşan genital siğiller yakılarak, dondurularak, cerrahi ya da lokal kremler yardımıyla tedavi edilebilir. Bu tedavi sonucu siğilin kaybolması, bir daha ortaya çıkmayacağı anlamına gelmez. Bazı kişilerde tedavi sonrası siğil tekrarlamazken; bazılarında sık aralıklarda yeniden siğil oluşumu gözlenebilir. Her yeni siğil oluşumunda tedavinin tekrarlanması gerekir. Genital siğillerin tekrarlama riski bağışıklık sisteminin ne kadar güçlü olup olmadığı ile bağlantılıdır. HPV virüsü enfeksiyonlarında, tedavi olmaksızın, kişinin kendiliğinden virüsü vücudundan atabildiği bilinmektedir. Rahim ağzı kanseri tedavisinde cerrahi müdahale, radyoterapi ve kemoterapi yöntemleri tek başına ya da birbirleri ile kombine edilerek kullanılmaktadır. Kanser öncesi lezyon (CIN 2-3) dokunun derinliğine geçmediyse rahim ağzında tuttuğu bölge kolposkopi ile belirlenebilir. Bölgenin cerrahi yöntemle alınması ile kanserleşebilecek alan ortadan kaldırılarak, hastada yüksek oranda iyileşme sağlanır. Basit bir cerrahi işlemle hasta aynı gün taburcu edilebilir. Eğer kanser invaziv hale gelmişse yani doku derinlerine kadar inmişse iki tedavi seçeneği vardır. Bu durumda geniş kapsamlı ve uzun zaman alacak zor bir ameliyat olan “radikal histerektomi” yapılır. Aynı zamanda kanser hücreleri pelvik bölgedeki lenf bezlerini tuttuğu için onlar da çıkarılır. Alternatifi ise kemo-radyoterapi; kemoterapi ilacıyla o bölgedeki kanser hücreleri ışına karşı duyarlılaştırılır, akabinde hastaya radyoterapi uygulanır ve takibe devam edilir. Eğer geç evredeyse kemoterapi verilmektedir ancak bu hastalarda iyileşme oranı oldukça düşmektedir. RAHİM AĞZI KANSERİ BULAŞICI MIDIR? Rahim ağzı kanserine neden olan en büyük faktör HPV’dir. Hastaların %99.7’sinde bu virüs saptanmıştır. Rahim ağzı kanseri bulaşıcı olmasa da HPV cinsel yolla bulaşan en yaygın virüstür. Genital bölgesinde siğil olan kişiler ile cinsel temas sonrası %60 gibi yüksek oranda bulaşıcılık söz konusudur. HPV çok büyük oranda cinsel yolla; çok düşük oranlarda ise el ile temas, tuvalet ve kişisel hijyen malzemeleri ile bulaşabilmektedir. Birden fazla partner, HPV bulaşıcılığı acısından yüksek risk taşımaktadır. RAHİM AĞZI KANSERİ TEDAVİSİ SONRASI Kanserin evresi ve tedavi şekline bağlı olarak rahim ağzı kanseri tedaviden sonra kaybolmayabilir veya tekrar ortaya çıkabilir. Vücudun başka bir yerinde yeni bir kanser de ortaya çıkabilir. Bu nedenle tedavi bittikten sonra bile rutin kontroller ve smear testleri önemlidir. Doktorunuz tedaviden sonra ilk birkaç yılda daha sık smear testi yaptırmanızı isteyebilir. Bu, tüm kanser hücrelerinin yok olduğundan emin olmak için yapılır. Başka testler ve işlemlere de gerek olabilir. Doktorunuz tedavi bittikten sonra bile ihtiyacınız olan kontrolleri planlamak için sizinle birlikte çalışacaktır. Quote imzam budur Link to comment Share on other sites More sharing options...