Jump to content
×
×
  • Yeni Oluştur...

Weblep.Com'a Hoş Geldiniz !

Weblep.Com'da aradığınız herşeyin çok daha fazlasını bulabilirsiniz , forum slayt reklam alanının da ilerleyen tarihlerde içerikler yer almaya başlauyacaktır.

WebLep Hosting ve Tasarım

Weblep.Com'a Hoş Geldiniz !

Weblep.Com'da aradığınız herşeyin çok daha fazlasını bulabilirsiniz , forum slayt reklam alanının da ilerleyen tarihlerde içerikler yer almaya başlauyacaktır.

WebLep Hosting ve Tasarım

Weblep.Com'a Hoş Geldiniz !

Weblep.Com'da aradığınız herşeyin çok daha fazlasını bulabilirsiniz , forum slayt reklam alanının da ilerleyen tarihlerde içerikler yer almaya başlauyacaktır.

WebLep Hosting ve Tasarım

Weblep.Com'a Hoş Geldiniz !

Weblep.Com'da aradığınız herşeyin çok daha fazlasını bulabilirsiniz , forum slayt reklam alanının da ilerleyen tarihlerde içerikler yer almaya başlauyacaktır.

WebLep Hosting ve Tasarım

Weblep.Com'a Hoş Geldiniz !

Weblep.Com'da aradığınız herşeyin çok daha fazlasını bulabilirsiniz , forum slayt reklam alanının da ilerleyen tarihlerde içerikler yer almaya başlauyacaktır.

WebLep Hosting ve Tasarım

  • Profil Reklam Alanı

yusuf

Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    46
  • Üyelik Tarihi

  • Son ziyaret

  • Ticaret Puanı

    0%

yusuf kullanıcısının paylaşımları

  1. ABD’de bir çiftlikte doğan Thumbelina, 43 santimetre boyuyla dünyanın en küçük atı olarak Guinness rekorlar kitabına girdi. 5 yaşındaki kısrak bundan daha fazla büyümeyecek. Minyatür gösteri atı yetiştiren çiftlikte dünyaya gelen Thumbelina bir kovanın üzerinden bile zorla atlayabiliyor. 50 kg ağırlığındaki Thumbelina, normalde 113 kilo ve 90 santimetre boyutlara ulaşan minyatür atların minyatürü olarak tanımlanıyor. Doğduğunda sadece 3.6 kilogram ağırlığında olan minik at, kafası ve vücuduna oranla ayakları çok kısa olduğu için uzunca bir süre ortopedik protez yardımıyla ayakta durabildi. Thumbelina gelişimi doğumundan sonra sadece bir yıl sürmüş. weblep.com İçeriğidir , Telif ihlali ve izinsiz kullanım hakkında ihlal@weblep.com adresine mail atabilirsiniz.
  2. Ayak şişmesi nedir? Yaşlı erişkinlerde ayak, bacak ve ayak bileği şişmesi sık olarak gözlenen bir durumdur. Şişme, vücudun her iki tarafında veya sadece bir tarafta meydana gelebilir. Alt gövdede bazen sadece ayaklar etkilenirken, bazen de ayak bilekleri ve bacaklar gibi çoklu alanlar etkilenebilir. Ayak, bacak veya ayak bileği şişmesi genellikle ciddi bir sağlık riski oluşturmazken, bir doktora ne zaman başvurulması gerektiğini bilmek önemlidir. Şişlik bazen hemen tedavi edilmesi gereken daha ciddi altta yatan bir sağlık sorununun göstergesi olabilir. Ayak şişmesi neden olur? Bacak, ayak bileği ve ayak şişmesi nedenleri birçok tıbbi duruma bağlı olarak ortaya çıkabilir. Çoğu durumda, şişme, aşağıdaki gibi bazı yaşam tarzı etmenlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar: Aşırı kilolu olmak: Aşırı vücut kitle indeksine sahip olanlarda kan dolaşımı azalabilir, bu da ayaklarda, bacaklarda ve ayak bileklerinde sıvının birikmesine neden olabilir. Çok uzun süre oturmak ya da ayakta kalmak: Kaslar uzun süre hareketsiz kaldığında, vücut sıvılarını kalbe doğru geri pompalayamazlar. Bu gibi durumlarda su ve kanın tutulması bacaklarda şişmeye neden olabilir. Bunlar haricinde, aşağıda belirtilenler bazı ilaçları almak ayak, bacak ve ayak bileği şişmesine neden olabilir. steroidler östrojen veya testosteron trisiklikler ve monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI) dahil olmak üzere bazı antidepresanlar ibuprofen ve aspirin dahil olmak üzere steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar (NSAID'ler) Bu tür ilaçlar kanın akışkanlığını azaltarak kan dolaşımını etkileyebilir ve bacaklarda şişmeye neden olabilir. İlacınızın alt ekstremitelerinizde şişmeye neden olduğundan şüpheleniyorsanız, doktorunuzla konuşmayı unutmayın. Doktorunuza danışana kadar ilacınızı almaya devam edin. Ayak, bacak ve ayak bileği şişmesinin diğer olası nedenleri arasında aşağıdakiler gibi bazı tıbbi durumlar veya vücut değişiklikleri yer almaktadır: Doğal hormonal değişiklikler: Dalgalanan östrojen ve progesteron seviyeleri bacaklarda dolaşımın azalmasına ve bunun sonucunda şişmeye neden olabilir. Hormon seviyelerindeki bu değişiklikler hamilelik sırasında ve adet döngüsünde ortaya çıkabilir. Bacakta bir kan pıhtısı bulunması: Kan pıhtısı, kanın katılaşması sonucu oluşan bir birikimdir. Bir kan pıhtısı bacağın damarlarında bulunduğunda, kan akışına zarar vererek şişmeye ve daha birçok tehlikeli sonuçlara neden olabilir. Yaralanma veya enfeksiyon: Ayağı, bacağı veya bileği etkileyen bir yaralanma veya enfeksiyon bu bölgeye giden kan akışında artışa neden olur. Bunun sonucunda şişme oluşur. Damar yetersizliği: Bu durum damarlar kanı yeterince pompalayamadığında ve kanın bacaklarda birikmesi sonucunda oluşur. Perikardit: Kalbin etrafında keseye benzeyen bir zar bulunur. Bu zara perikard denir. Zarın iltihaplanması, perikardit olarak adlandırılır ve bu durum nefes almada zorluklara ve bacaklarla ayak bileklerinde ciddi, kronik şişmeye neden olur. Lenfödem: Lenf sistemi vücutta sıvı taşınmasına yardımcı olan lenf bezleri ve damarlardan oluşur. Lenfatik sistemdeki bir tıkanma aynı zamanda lenfödem olarak adlandırılan dokuların sıvı ile şişmesine neden olur. Preeklampsi: Hamilelik sırasında kan basıncındaki artış, kan dolaşımının bozulmasına ve yüz, eller ya da bacaklarda şişmeye neden olabilir. Önemli bir durumdur. Siroz: Bu hastalık sıklıkla aşırı alkol tüketiminin veya hepatit B ya da C gibi enfeksiyonların sonucunda karaciğerde tahribat oluşması sonucunda ortaya çıkar. Bu durum yüksek tansiyona ayrıca ayaklarda, bacaklarda ve ayak bileklerinde dolaşımın zayıf olmasına neden olabilir. Hamilelikte ayak şişmesi neden olur? Hamilelikte ayak şişmesi bir dereceye kadar beklenen bir durumdur. Yukarıda bahsedilen hormonal değişiklikler vücutta suyun tutulmasına neden olur ve sıvı birikimi yer çekimi etkisiyle en çok alt ekstremitelerde gözlenir. Fakat tansiyon ile birlikte gözlenen aşırı şişme preeklampsi belirtisi olabileceğinden dikkatli olunmalıdır. Ayak şişmesi nasıl geçer? Evde ayak, bacak ve ayak bileği şişmesinin tedavisi için uygulayabileceğiniz bir takım yöntemler bulunmaktadır. Bacakları yükseltme: Uzandığınız zaman bacakların kalbinizin hizasından daha yüksekte olmasına özen gösterin. Bunu yapmak için bacaklarınızın altına bir yastık yerleştirebilirsiniz. Hareket etme: Sürekli olarak aktif kalın ve bacakları germeye, hareket ettirmeye odaklanın. Tuz tüketmeme: Bacaklarınızda birikebilecek sıvı miktarını azaltmak için tuz tüketiminizi azaltın. Uygun kıyafetler seçme: Uyluklarının etrafına jartiyer veya başka tür kısıtlayıcı giysiler giymekten kaçının. Kilo kontrolü sağlama: Sağlıklı bir vücut ağırlığını koruyun. Yardımcı malzemeler kullanma: Destek çorapları veya kompresyon çorapları kullanın. Hareketsizlikten kaçınma: Özellikle saatlerce oturuyorsanız veya ayakta duruyorsanız saatte en az bir kez ayağa kalkın veya hareket edin. Ayak şişmesi nedeniyle ne zaman doktora gözükmeli? Alt ekstremitede şişme genellikle endişe kaynağı olmamakla birlikte, bazen altta yatan ciddi bir tıbbi durumun belirtisi olabilir. Aşağıdaki durumlarda mümkün olan en kısa sürede bir sağlık kurumuna başvurmanız gerekmektedir. Kalp veya böbrek hastalığınız var ve şişme yaşıyorsanız, Karaciğer hastalığınız var ve bacaklarınızda şişme yaşıyorsanız, Bacaklarınızda şişmeyle birlikte kızarıklık gözlüyorsanız, Vücut ısınız normalden yüksek ise, Hamileyseniz ve bacaklarınız ya da ayaklarınızdaki şişme bir anda oluştuysa, Evde denediğiniz yöntemlerle şişliğiniz inmiyorsa, Şişlik giderek kötüleşiyorsa. Ayak, bacak ve ayak bileği şişmesiyle birlikte aşağıdaki belirtilerden herhangi birini yaşarsanız, derhal hastaneye gitmelisiniz: Göğüs bölgesinde ağrı, basınç veya gerginlik, Baş dönmesi, Kafa karışıklığı, Bayılma hissi, Solunum zorluğu veya nefes darlığı. Ayak şişmesi tedavisi nasıl yapılır? Ayak ya da ayak bileği şişmesini tedavi etmek için öncelikle hekiminiz altta yatan nedeni belirlemek isteyecektir. Bunun için bir fizik muayene yapacak ve size belirtilerinizi soracaktır. Aşağıdaki soruların cevaplarını doktora gitmeden not edebilirsiniz. Ne kadar zamandır şişme yaşıyorsunuz? Şişmenin daha kötü olma eğiliminde olduğu günler var mı? Varsa neler? Şişme yanında yaşadığınız diğer semptomlar neler? Şişmeyi daha iyi veya daha kötü hale getiren herhangi bir faktör var mı? Şişme nedenini teşhis etmeye yardımcı olmak için doktorunuz aşağıdaki testlerden birini veya birkaçını isteyebilir: Kan testleri: Bu testte, kan sayımı, enfeksiyon varlığı, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının etkin çalışıp çalışmadığı ve elektrolitler kontrol edilir. Röntgen görüntülemesi: Şişme bir darbe sonucunda olduğunda kemikleri değerlendirmek için istenebilir. Ultrason görüntülemesi: Organları, kan damarlarını ve dokuları incelemek için istenebilir. Elektrokardiyogram: kalp fonksiyonunu değerlendirmek için istenir. Şişmeniz bir yaşam tarzı alışkanlığı veya küçük bir yaralanma ile ilişkiliyse, doktorunuz muhtemelen evde uygulayabileceğiniz basit tedavileri önerecektir. Şişmeniz, altta yatan bir sağlık durumunun sonucuysa, doktorunuz önce bu spesifik durumu tedavi etmeye çalışacaktır. Şişme, diüretikler gibi reçeteli ilaçlar ile azaltılabilir. Bununla birlikte, bu ilaçlar yan etkilere neden olabilir ve genellikle yalnızca ev tedavileri işe yaramadığında kullanılır. Ayak, bacak ve ayak bileği şişmesi önlenebilir mi? Ayağın, bacağın ve ayak bileğinin şişmesi her zaman önlenemez. Ancak bunu önlemek için atabileceğiniz bazı adımlar vardır: Kan dolaşımınızın sağlığı için düzenli olarak egzersiz yapın. 18-64 yaş arası yetişkinler için, Dünya Sağlık Örgütü haftada 150 dakika orta şiddetli veya 75 dakika yüksek şiddetli egzersiz önermektedir. Uzun süre oturmaktan veya ayakta durmaktan kaçının. Uzun süre oturmaya devam ederseniz veya ayakta durursanız, düzenli aralıklarla kalktığınızdan veya hareket ettiğinizden emin olun. Tuz tüketiminizi düzenleyin. Yetişkinler günde 2.300 miligramdan fazla tuz tüketmemelidir. Sağlıklı günler dileriz.
  3. Anne sütü, bebeğin ilk 6 ay ihtiyacı olan protein, yağ, demir, vitamin gibi her türlü besin değerine içeren ideal besin kaynağıdır. İçindeki koruyucu maddeler nedeniyle bebeği enfeksiyonlardan korur. Anne sütünde yeterli miktarda su ve vitamin bulunduğu için, çok sıcak iklimlerde bile bebeğe su vermeye gerek yoktur. Anne sütü bebekler için yaşamsal öneme sahiptir. Anne sütü bebekleri her türlü enfeksiyondan korur. Ayrıca emzirme bebeğin annesiyle sevgi bağı kurabilmesi için en iyi iletişim yoludur. Anne sütü bebeği ishal, solunum yolu enfeksiyonu gibi hastalıklardan korur, çene ve diş gelişiminde önemli rolü vardır. Anne sütü ile beslenmiş çocuklar astım, alerji, çocuk diyabeti gibi hastalıklara karşı daha dirençli olmaktadır, Anne sütünün içinde yeterli demir olduğu için, emzirilen bebeklerde kansızlık görülmez. Ayrıca anne sütü alan bebeklerde, pişik, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür. Bebeğin ruhsal, bedensel ve zeka gelişimine yardımcı olur. Kaç Aylığa kadar Anne Sütü Alınmalı? Anne sütü, bebekler için en iyi ve en doğal besindir. Anne sütü, normal doğum haftasında doğan tüm sağlıklı bebeklerin ihtiyaçlarını 6 ay tek başına karşılayabilir. Emzirmenin 6 aydan sonra uygun ek gıdalar eşliğinde en az 1 yaşına kadar devam edilmesi önerilir. Emzirmenin Anneye Olan Faydaları Emzirme bebekle anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağlar. Doğumdan hemen sonra emzirme doğum sonrası kanama miktarını azaltır. Annenin sağlığında koruyucu etkisi vardır; göğüs kanseri, yumurtalık kanseri, kemik erimesi ve anemi risklerini azaltır. Anne emzirirken salgılanan oksitosin hormonu aslında mutluluk hormonudur. Aynı zamanda annenin doğum öncesi vücut yapısına yeniden kavuşmasını kolaylaştırır, hem rahim toparlanması, hem de alınan kiloların verilmesini kolaylaştırmaktadır. Anne Sütünü Arttıran Besinler Her gün en az 10-12 bardak su tüketmesi, anne sütünün artmasını sağlar. Yapılan bilimsel çalışmalarda bazı gıda ve bitkilerin özellikle anne sütünü artırdığı görülmektedir. Bunların başında da rezene gelir. Rezene; dereotugillerden bir bitkidir ve anne sütünü artırır. Isırgan otu, fesleğen ve biberiye de anne sütünü artıran diğer bitkilerdir." Aşağıdaki gıdalar, anne sütüne etkileri konusunda bilimsel araştırma bulunmamakla birlikte çeşitli toplumlarda, emzirme dönemindeki kadınlara önerilen gıdalar arasında yer almaktadır ve yüzyıllardır geleneksel olarak tüketilmektedir. Siyah Susam: Kalsiyum bakımından zengin olan siyah susamın anne sütünü artırmaya yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Kalsiyum dışında bakır gibi bazı mineraller içeren susamı yemeklerinizde kullanabilirsiniz. Kimyon: Süt üretimini teşvik ettiği düşünülen kimyon doğumdan sonra anneyi güçlendirmek için önemli olan demir bakımından da zengindir. Arpa: Arpa ile yapılan pilav veya çorba laktasyonu artırmak için kullanılabilir. Arpanın anne sütünü artırdığı yönünde herhangi bir bilimsel araştırma sonucu bulunmamasına karşın emzirme dönemindeki anneler tarafından yüzyıllardır geleneksel olarak tüketilmektedir. Özellikle arpa ve rezene kombinasyonunun sütün kalitesini yükselttiğine inanılmaktadır. Fesleğen: Sindirim sistemini düzenleyen, sakinleştirici etkisi bulunan ve buna ek olarak iyi bir K vitamini kaynağı olan fesleğen yemeklerle birlikte veya çay şeklinde tüketilebilir. Yeşil Sebzeler: Mükemmel birer vitamin ve mineral kaynağı olan fasulye, ıspanak, pancar yaprağı ve kuşkonmaz gibi yeşil sebzeler laktasyonu arttırabilir. Bu yeşillikler aynı zamanda sindirime yardımcı olur ve vücudu güçlendirir. Kırmızı ve Turuncu Sebzeler: Beta-karoten bakımından zengin havuç, tatlı patates, pancar ve diğer kırmızı, turuncu sebzeler anne sütü kalitesini arttırmaya yardımcı olabilir. Sarımsak: Emziren annelerin kokusu nedeniyle bebeğin sevmeyeceğini düşündüğü, ancak aksine bebeğin süt emme süresini arttıran sarımsak aynı zamanda annenin de iştahını açarak süt kalitesi için gerekli vitamin ve mineralleri almasına yardımcı olur. Yulaf: Besin lifi, demir ve kalsiyum bakımından zengin olan yulaf emziren anneler arasında oldukça popüler bir besindir. Kendinize yulaf püresi hazırlayabilir ve pürenin besin değerini arttırmak için fındık, süt, meyve ya da baharat eklenebilir. Yağlar: Zeytinyağı, keten tohumu yağı ve susam yağı gibi sağlıklı yağların emzirmeye yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Bu yağlar ayrıca annenin enerjisini artırır. Anne Sütü Almayan Bebeklerde Görülen Sorunlar Sindirim sistemi, enfeksiyonlar için koruyucu maddeler içerdiğinden anne sütü almayan bebekler sık sık enfeksiyonlara yakalanır. - Orta kulak iltihabı riskini anne sütü alan bebeklere göre daha fazladır. - Bazı kronik hastalıkların oluşma riski anne sütü almayan bebeklerde daha fazladır.(Tip 1 Diyabet, Çölyak hastalığı, Obezite, Koroner Kalp Hastalıkları gibi) - Bebeğin ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimine yardımcı olan anne sütü alınmadığında, dikkat azlığı sendromu, ilgisizlik gibi sorunlar ile karşılaşılabilir. - Anne sütü almayan bebekler daha sık ağlarlar. Anne Sütü Almayan Çocukların Beslenmesi Anne sütü verilemeyen çocuklara mümkünse formül (hazır) mama, değilse hayvan sütleri verilebilir. Anne sütü almayan bebekler normalde aldıkları süt ya da mamalara devam edilmelidirler. Kusma ve ishalle kaybedilen sıvı ve mineraller, ağızdan alınan sıvılar, bağırsak florasını düzenleyen probiotikiçeren tozlar kullanılarak giderilebilir. Beslenmenin yeterli olduğu, çocuğun ayına uygun gereken kiloyu almasıyla anlaşılır. Bu nedenle çocuğunuzu düzenli aralıklarla sağlık kontrollerine getiriniz. Sağlık ocaklarımızda büyüme takipleri persentil (büyüme) grafikleriyle yapılmaktadır. Anne Sütünün Dahha Kaliteli Olması İçin Gereken Vitaminler Annenin huzurlu bir ortamda olması, beslenmesinin sağlıklı olması ve bebeği kabul etmesi anne sütünü artırmaya yardımcı olur. Bebeğin anneyi emmesi, anne sütünü artıran temel noktadır. Annenin sağlıklı beslenmesi; protein, karbonhidrat, meyve ve sebzeden oluşan menüler tüketmesi, sağlıklı uyuması, bebeği bol bol emzirmesi ile günde en az 10-12 bardak su tüketmesi anne sütünün artmasına neden olur. Annenin öğün atlamadan, protein, karbonhidrat ve yeşil sebzelerden zengin oluşan bir menüyle beslenmesi çok önemlidir. Mahremiyetin Olmadığı Alanlarda Emzirme Gebelik süresince büyük bir özlem ve merak duyarak bebeğini dünyaya getiren annenin bebeğine vereceği en değerli armağan anne sütüdür. Annelerin bebeklerini her ihtiyaç duydukları anda rahatça emzirebilmeleri gerekir. Bulunulan sosyal ortamdan uzaklaşmadan, konforlu bir şekilde ve stres yaşamadan bebeği beslemek hem anneye hem de bebeğe iyi gelir. Yeni anne için sosyal hayatın içinde olmak, hava almak çok önemlidir. Tabi bebek için de... Anne mutlu ise bebek de mutludur. Emzirmek bir anne için çok özel ve güzel bir eylemdir, bebek için de temel ihtiyaçlardandır. Anne, Sütünün miktarı az bile olsa korkmamalıdır. Sık sık emzirmeye devam etmelidir. Emzirdikçe sütün miktarı da artacaktır. Sosyalleşmekten çekinilmemelidir. Rahat emzirmek için geliştirilmiş anne emzirme önlükleri annelerin kurtarıcısı olmaktadır. Pek çok anne halka açık yerlerde, arkadaş toplantılarında bebeğini emzirme önlüğü yardımıyla dilediği her yerde emzirebilir.
  4. Tesla ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk, kendisine karşı cinsel taciz iddialarının ortaya çıkmasından sadece bir gün sonra 10 milyar dolar kaybetti. Bloomberg Milyarderler Endeksi'ne göre, geçen Perşembe günü Musk’ın serveti yaklaşık 212 milyar dolar değerindeydi. Endeks, Perşembe gecesi iddiaların ortaya çıkmasından sonra milyarderin servetinin yaklaşık 201 milyar dolara düştüğünü gösterdi. MUSK İDDİAYI YALANDI Insider'ın haberine göre, Musk tarafından kurulan havacılık firması SpaceX, 2018'de 50 yaşındaki iş insanına karşı cinsel taciz iddiasını çözmek için bir uçuş görevlisine 250 bin dolar ödedi. Musk iddiayı yalanladı. SpaceX'in kurumsal jet filosunda sözleşmeli olarak kabin ekibi üyesi olarak çalışan bir kadın, Musk'ı cinsel organını kendisine göstermekle, rızası olmadan bacağını ovmakla ve erotik masaj karşılığında ona bir at almayı teklif etmekle suçlamıştı. Musk, SpaceX'in yaklaşık yüzde 47'sine sahip. Geçen hafta, şirketin 125 milyar dolarlık bir değerlemeye ulaştığı tahmin ediliyordu. Ancak, bu durum gerçekleşmedi. Bununla birlikte, Tesla'nın halka açık piyasalardaki hisse senedi performansı, Musk'ın serveti üzerinde en önemli etkiye sahip. BBC'ye göre Musk, şirketin yaklaşık yüzde 15'ine sahip. İddiaların ortaya çıkmasından sonra ise Tesla'nın hisse fiyatı yüzde 6,4 değer kazandı. ÇÖKÜŞ UZUN BİR SÜREDİR DEVAM EDİYOR Ancak Musk'ın cinsel taciz haberleri ve buna bağlı mali çöküş, bu yılın başından bu yana uzun süreli bir servet düşüşündeki en son olay olarak kayıtlara geçti. Bloomberg'in tahminine göre, Musk yılın başında bu yana 69 milyar dolardan fazla yoksul. Bunun nedeni kısmen, yatırımcıların küresel ekonominin sağlığı konusunda endişe duyması nedeniyle Tesla'nın hisse senedi fiyatının küresel bir borsa satışında aşağı çekilmesi oluşturuyor. Fakat, Tesla'nın yatırımcılarının "kilit adam riski" veya bir kişinin karşılaştığı zararların tüm organizasyonu nasıl olumsuz etkileyebileceğini düşünmeleri de muhtemel bulunuyor. Wedbush analisti Dan Ives, Musk'ın Tesla'ya olan bölünmüş dikkatine ve yaklaşmakta olan Twitter satın alımına atıfta bulunarak, "Musk için dikkat dağıtıcı riskleri görmezden gelmek zor" dedi. Aynı zamanda, Tesla'nın hisse senedi fiyatındaki düşüş, Musk'ın Nisan ayında Twitter'ı 44 milyar dolara özel alacağını açıklamasından bu yana hız kazandı. Insider'ın bildirdiğine göre, bu duyurudan bir gün sonra Tesla'nın hisseleri, hissedarların Twitter'ı devralmasını nasıl finanse edeceğini merak ettiği için yüzde 12'den fazla düştü. Bloomberg'in bildirdiğine göre, yalnızca geçen hafta otomobil üreticisinin hissesi yüzde 14 düşerek piyasa değerinden yaklaşık 110 milyar doları sildi. ETF Future Fund LLC'nin kurucusu ve yönetici ortağı Gary Black, "Twitter anlaşması ortada olduğu ve Tesla'nın hisseleri düştüğü sürece, insanlar Musk'ın daha fazla hisse satması gerekeceğinden ve dikkatinin dağılacağından, bu nedenle de Tesla'ya gerektiği kadar ilgi göstermeyeceğinden endişe ediyor" diye konuştu. TESLA İLE İLGİLİ OLUMSUZ HABERLERİN ROLÜ Öte yandan, uzmanlara göre Tesla kötü ile ilgili olumsuz haberler devam ettikçe Musk servetinin daha da küçüldüğünü görecek. Geçen Cuma günü ABD’DE Musk'ın Tesla'nın arabalarındaki otopilot işlevinin düzgün çalışmamasından kaynaklandığı iddia edilen araba kazalarına tepkisini inceleyen yeni bir belgesel olan "Elon Musk's Crash Course" yayınlandı. Aynı gün Musk, Twitter'da, Tesla'da doğrudan kendisine rapor verecek bir "hardcore dava departmanı" kurduğunu duyurdu ve "Kan çıkacak” paylaşımını yaptı.
  5. Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2022 yılı Ocak-Mart döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23,5 oranında azalarak 152.050 adet olarak gerçekleşti.. 2021 yılı aynı döneminde 198.660 adet satış gerçekleşmişti. Otomobil satışları, 2022 yılı Ocak-Mart döneminde geçen yıla göre yüzde 25,3 oranında azalarak 116.834 adet olurken, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 16,5 azalarak 35.216 adede ulaştı. İşte 2022 yılında en çok satan otomobil markaları ve satış rakamları... LAMBORGHINI 2 adet satıldı En çok satan modeli Huracan: 1 adet JAGUAR 4 adet satıldı En çok satan modeli e-PACE: 3 adet 5 adet BENTLEY satıldı. En çok satan modeli Flaying Spur: 2 adet FERRARI 5 adet satıldı En çok satan modeli Roma: 2 adet ASTON MARTIN - 6 adet En çok satan modeli V8 Vantage: 3 adet ALFA ROMEO - 9 Adet satıldı En çok satan modeli Stelvio: 6 adet MAZDA - 29 adet satıldı En çok satan modeli Mazda MX-5: 21 adet MASERATI 31 adet satıldı En çok satan modeli Levante: 28 adet LEXUS - 35 adet satıldı En çok satan modeli RX: 24 adet 67 adet DFSK satıldı. En çok satan modeli Seres 3: 67 adet KARSAN - 68 adet satıldı En çok satan modeli Jest: 68 adet SUBARU - 133 adet satıldı En çok satan modeli XV: 104 adet PORSCHE - 166 adet satıldı En çok satan modeli Taycan: 89 adet DS - 179 adet satıldı En çok satan modeli DS 7 Crossback: 134 adet MG 183 adet satıldı En çok satan modeli ZS: 158 adet SSANGYONG - 223 adet satıldı En çok satan modeli Korando: 186 adet LAND ROVER - 229 adet satıldı En çok satan modeli Range Rover Sport: 91 adet ISUZU - 248 adet satıldı En çok satan modeli D-MAX: 164 adet MINI - 252 adet satıldı En çok satan modeli Countryman: 157 adet CUPRA - 270 adet satıldı En çok satan modeli Formentor: 269 adet SUZUKI - 297 adet satıldı En çok satan modeli Vitara: 258 adet MITSUBISHI - 547 adet satıldı En çok satan otomobil modeli Space Star: 135 adet En çok satan ticari modeli L-200: 412 adet IVECO - 602 adet satıldı En çok satan modeli Daily Kamyonet: 413 adet JEEP - 737 adet satıldı En çok satan modeli Renegade: 489 adet VOLVO - 1301 adet satıldı En çok satan modeli XC40: 561 adet NISSAN - 1322 adet satıldı En çok satan modeli Qashqai: 560 adet En çok satan ticari modeli Navara: 224 adet SEAT - 1656 adet satıldı En çok satan modeli Arona: 704 adet KIA - 2539 adet satıldı En çok satan modeli Stonic: 1047 adet BMW - 3029 adet satıldı En çok satan modeli 3 Serisi: 854 adet MERCEDES-BENZ - 3368 adet satıldı En çok satan modeli E Serisi: 892 adet AUDI - 3680 adet satıldı En çok satan modeli Q3: 1029 adet SKODA - 4714 adet satıldı En çok satan modeli Superb: 1466 adet HONDA - 5827 adet satıldı En çok satan modeli Civic Sedan: 2751 adet CITROEN - 6319 adet satıldı En çok satan modeli C3: 1335 adet PEUGEOT - 7612 adet satıldı En çok satan modeli 3008: 2289 adet OPEL - 7823 adet satıldı En çok satan modeli Crossland: 2418 adet DACIA - 9030 adet En çok satan modeli Duster: 7040 adet TOYOTA - 10076 adet satıldı En çok satan modeli Corolla: 7358 adet VOLKSWAGEN 10581 adet satıldı. En çok satan modeli Polo: 2804adet HYUNDAI - 11616 adet satıldı En çok satan modeli i20: 3638 adet FORD - 14185 adet satıldı En çok satan modeli EcoSport: 828 adet RENAULT - 20.618 adet satıldı En çok satan modeli Clio HB: 9.194 adet İLK ÜÇ MARKAYA BAKIŞ MARKA SATIŞ (BİNEK + TİCARİ) FIAT: 22.427 (12.886 + 9.541) RENAULT: 20.618 (18.464 + 2.154) FORD: 14.185 (2.386 + 11.799) EN ÇOK SATAN MODELLER Model dökümlerine göre incelendiğinde ise en çok satan 5 otomobil modeli şunlar: 1 - RENAULT CLİO HB - 9.194 adet 2 - FIAT EGEA SEDAN- 9.089 adet 3 - TOYOTA COROLLA - 7.358 adet 4 - DACİA DUSTER - 7.040 adet 5 - RENAULT MEGANE SEDAN - 4.764 adet FIAT TOPLAM 22 BİN 427 ARAÇLA BİRİNCİ SIRADA Listenin ilk sırasında yer alan Fiat, toplamda 22 bin 427 araç satış rakamına ulaştı. En çok satan modeli Egea Sedan: 9.089 adet İLK ÜÇ MARKAYA BAKIŞ MARKA SATIŞ (BİNEK + TİCARİ) FIAT: 22.427 (12.886 + 9.541) RENAULT: 20.618 (18.464 + 2.154) FORD: 14.185 (2.386 + 11.799) EN ÇOK SATAN MODELLER Model dökümlerine göre incelendiğinde ise en çok satan 5 otomobil modeli şunlar: 1 - RENAULT CLİO HB - 9.194 adet 2 - FIAT EGEA SEDAN- 9.089 adet 3 - TOYOTA COROLLA - 7.358 adet 4 - DACİA DUSTER - 7.040 adet 5 - RENAULT MEGANE SEDAN - 4.764 adet EN ÇOK SATAN TİCARİLER En çok satan hafif ticari modeller... 1 - FORD TOURNEO COURİER- 5.218 adet 2 - FIAT DOBLO COMBI - 5.213 adet 3 - FORD TRANSİT KAMYONET- 2.539 adet 4 - FİAT DOBLO CARGO - 1.817 adet 5 - FORD TRANSİT VAN - 1.775 adet EN ÇOK 1600cc ALTINDAKİLER TERCİH EDİLİYOR 2022 yılında 1600cc altındaki otomobil satışları yüzde 26,3 azalarak %88,5 pay, 1600-2000cc aralığındaki otomobil satışları yüzde 50,6 azalarak yüzde 0,8 pay, 2000cc üstü otomobil satışları yüzde 57,3 azalarak yüzde 0,2 pay aldı. BENZİNLİ SATIŞLARI BİRİNCİ SIRADA Otomobil pazarı motor tipine göre değerlendirildiğinde; -Benzinli otomobil satışları 83.776 adetle yüzde 71,7 pay, - Dizel otomobil satışları 17.956 adetle yüzde 15,4 pay, - Otogazlı otomobil satışları 2.802 adetle yüzde 2,4 pay aldı. Ayrıca, Ocak-Mart döneminde 1.073 adet elektrikli ve 11.227 adet hibrit otomobil satışı gerçekleşti. 2021 yılı aynı döneminde 312 adet elektrikli ve 13.537 adet hibrit otomobil satışı yapıldı. EN ÇOK SUV TERCİH EDİLDİ Gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi SUV otomobiller (yüzde 41 pay, 47.851 adet) oldu. SUV otomobilleri, yüzde 34,5 pay ve 40.310 adet satış ile Sedan ve yüzde 22,7 pay ve 26.523 adet satış ile H/B otomobiller takip etti. OTOMATİK LİDER Otomatik şanzımanlı otomobiller; 91.329 adetle yüzde 78,2 pay alırken, manuel şanzımanlı otomobiller 25.505 adetle yüzde 21,8 pay aldı.
  6. Doğum Sancısı Nedir? Doğum sancısı, aslında doğumun başladığını gösteren en önemli belirti olarak kabul edilebilir. Bu sancılar rahim veya tıbbi adıyla uterusun kasılıp gevşemesinden kaynaklanır. Bebeğin doğum kanalına girip dünyaya gelebilmesi için rahim ağzı ve doğum kanalının genişlemesi gerekir. Rahimde meydana gelen kasılmalar ve bundan dolayı hissedilen sancı bu genişlemenin elde edilmesini sağlar. Bu sancılara her anne adayı için farklılaşan doğum belirtileri de eşlik eder. Doğum sancılarının en önemli özelliği ise düzenli olmaları ve zamanla sıklaşmalarıdır. Doğum zamanının geldiğini nasıl anlarız sorusunun en net yanıtı da bu düzenli ve giderek sıklaşan kasılmalardır. Halk arasında yalancı kasılmalar olarak tabir edilen Braxton Hills kasılmaları doğum sancısı ile sıklıkla karıştırılmaktadır. Yalancı kasılmalar üçüncü trimesterin son dönemlerinde hissedilen 30 ve 45 saniye aralığında bir süre boyunca devam eden kasılmalardır. Doğuma hazırlık görevi üstlenen Braxton Hills kasılmaları rahmin üst kısmında oluşurken doğuma doğru bu kasılmalar uterusun alt bölümüne doğru iner. Gerçek doğum sancıları düzenli, daha uzun süreli, daha ağrılı iken yalancı kasılmalar düzensiz ve hafiftir. Doğum Sancısı Nasıl Olur? Gerçek bir doğum sancısı, rahim ağzında açılmaya ve bu sayede zamanla doğumun başlamasına neden olur. Bu nedenle gebelik sürecinde hissedilen tüm sancılardan farklıdır. Oldukça şiddetli ve uzun süreli olan bu ağrılar düzenlidir. İki ağrı arasındaki sürenin takip edilmesi ile kasılmaların giderek sıklaştığı fark edilebilmelidir. Gerçek doğum sancısının yalancı kasılmalardan bir diğer farkı pozisyon değiştirme ya da masaj gibi uygulamalarla geçmemesidir. İlk kez doğum yapacak olan anne adayları, genellikle daha önce doğum yapmış anne adaylarına göre daha erken evrede sancıları hissetmeye başlar. Doğum sancıları tam olarak nerelerde olur sorusu anne adaylarının sıklıkla sorduğu sorulardan bir diğeridir. Bu sancılar genellikle ilk olarak karın bölgesinde başlar ve zamanla sırt bölgesine doğru yayılır. Ancak bazı anne adaylarında ise sırt ve bel kısmından başlayarak karın bölgesine geçiş yaptığı görülür. Dolayısıyla sancının hissedilme şeklinin kişiden kişiye değiştiği söylenebilir. Doğum Sancısı Nasıl Başlar? Doğum sancıları, doğumun yaklaştığının en büyük göstergesidir ve genellikle gebeliğin 38-42. haftaları arasında başlar. Sancılar doğum gerçekleşene kadar devam edecek ve bebeğin doğum kanalından ilerleyerek dünyaya gelmesini sağlayacaktır. Söz konusu sancılar aynı zamanda nişan gelmesi ya da suyun gelmesi olarak da adlandırılan amniyon sıvısının vajinal yoldan akmasına da neden olur. Ancak doğum suyunun gelmesi her anne adayında olmak zorunda değildir. Ağrının nedeni gerçek doğum sancıları ise, her gelen kasılma bir öncekinden daha şiddetli olarak hissedilecektir. Başlangıç aşamasında sancılar bele vuran regl sancıları gibi hissedilebilirken bu ağrılar zamanla daha şiddetli ve uzun süreli bir hal alır. Sıklığı da giderek artarak her 3 veya 5 dakikada bir sancı hissedilmeye başlanır. Doğum sancısı, gebeliğin son dönemi olarak kabul edilen 38 ila 42. haftaları arasında başlar. Sancının uzun aralıklarla ve kısa süre boyunca devam etmesi, doğuma vakit olduğunun göstergesidir. Doğum Sancısı Belirtileri Nelerdir? Yukarıda bahsedildiği gibi yalancı kasılmalardan daha farklı şekilde hissedilen doğum sancılarının yanında anne adaylarının birçoğunda farklı belirtiler de gözlenir. Doğum belirtileri veya doğum sancısına eşlik eden belirtiler olarak tanımlanabilecek bu değişikliklerin temelinde rahim ağzının değişimi yatar. Serviks olarak adlandırılan rahim ağzında doğumun yaklaşması ile birlikte yumuşama ve genişleme başlar. Daha önceden doğum yapmış olan anne adaylarında bu değişimler daha belirgin iken ilk doğumunu yapacak olan kadınlarda ise servikste yaklaşık 1 cm düzeyinde bir açılma görülür. Bu açılma doğumun bir diğer önemli göstergesidir. Bunun yanı sıra vajinal akıntıda değişiklik gözlenebilir veya nişan gelmesi olarak tabir edilen amniyon sıvısının gelmesi (suyun gelmesi) durumu yaşanabilir. Rahim ağzını bir tıpa gibi kapatan özel doku, doğum öncesi kasılmaları ile birlikte düştüğünde bebeğin içerisinde bulunduğu keseyi dolduran amniyon sıvısı vajinal yoldan dışarı akabilir. Bu akıntı genellikle kanlı bir akıntı şeklindedir ancak her anne adayında görülmek zorunda değildir. Ancak vajinadan bol miktarda su çıkışına neden olabilen bu durum yaşandığında doğumun başlamış olma ihtimali yüksek olduğundan derhal sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Nişan gelmesinin yaşanmasının ardından doğumun 12-24 saat içerisinde başlaması beklenir. Doğum Sancısı Nasıl Anlaşılır? Bahsedilmiş olan doğum belirtilerini yaşayan veya doğum sancılarının başladığını hisseden anne adayları, önceden hazırlamış oldukları hastane çantasını da alarak bir an önce sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır. Hissedilen ağrıların doğum sancısı olup olmadığı, hekim tarafından yapılacak muayene ve bu esnada annenin NST cihazına bağlanması ile değerlendirilebilir. Sancıların hissedilme aralıklarının sıklaşması mutlaka takip edilmeli, sancı süresi, şiddeti ve aralıkları hakkında hekime bilgi verilmelidir. Sancıların belirli bir şiddete ulaşmış olması halinde anne adayı NST cihazına bağlanır. Non Stres Testi veya kısa adıyla NST, bir prenatal (doğum öncesi) testtir ve bebeğin sağlığının araştırılmasında kullanılır. NST cihazının probe adı verilen alıcı uçları anne karnının yüzeyine yerleştirilir. Bir alıcıdan bebeğin kalp atışları, diğer alıcıdan ise rahim kasılmaları takip edilir. Cihaz tarafından bu iki verinin bir dökümü grafik halinde sunulur. Genellikle NST cihazında 20 dakikalık süreçte 3 kez %40 ve üzerinde değer alınması vücudun doğuma hazır olduğunu gösterir. Ancak hekim tarafından yapılacak muayene ve değerlendirme ile bu süreç daha erken veya daha geç olarak belirlenebilir. NST cihazı ile yapılan muayenenin ardından doğumun başladığı tespit edilmiş ise anne adayı hazırlanır ve doğuma alınır. Sancıların belirli bir şiddete ulaşması ve rahim ağzındaki açılmanın istenen düzeye gelmesi normal doğumun başlaması için takip edilen parametrelerdir. Bebeğin pozisyonu, anne adayının sağlık durumu gibi faktörlere bağlı olarak doğum normal yolla gerçekleştirilemeyecek durumda ise sezaryen operasyonu uygulanabilir. Sezaryen doğum olacağı önceden belli olması halinde normal seyreden gebeliklerde doğum için uygun bir tarihte randevu verilebilir. Ancak herhangi bir komplikasyon gözlenmesi halinde operasyon hekimin uygun gördüğü herhangi bir zamanda gerçekleştirilebilir. Bu nedenle üçüncü trimesterde olan anne adaylarının her ihtimale karşılık doğum çantalarını hazır halde bulundurmalarında fayda vardır. Eğer siz de doğum sancılarına benzer kasılmalar ya da yukarıda belirtilen doğum belirtilerinden bazılarını yaşıyorsanız sağlık kuruluşlarına başvurarak doktorunuzun muayenesinden geçebilirsiniz.
  7. Linux Nedir, Kimler Kullanır, Ne İşe Yarar? Linux, serbestçe dağıtılabilen, çok görevli, çok kullanıcılı UNIX işletim sistemi türevidir. Linux, İnternet üzerinde ilgili ve meraklı birçok kişi tarafından ortak olarak geliştirilmekte ve herhangi bir maliyeti olmayan bir işletim sistemidir. UNIX 70’li yılların ortalarında büyük bilgisayarlar üzerinde çok kullanıcılı bir işletim sistemi olarak geliştirilmiştir. Zaman içerisinde yayılmış ve birçok türevi ortaya çıkmıştır. Bugün kişisel bilgisayarlardan süper bilgisayarlara kadar birçok bilgisayar için yazılmış bulunan UNIX türevleri mevcuttur. Linux, temel olarak Finlandiya Üniversitesinde öğrenci olan Linus Torvalds‘ın ve İnternet üzerinde meraklı bir çok yazılımcının katkıları ile geliştirilmiştir. Linux gelişimi açık bir şekilde yapılmaktadır. Bunun anlamı, işletim sisteminin her aşaması açık olarak İnternet üzerinde yayınlanmakta, dünyanın dört bir yanında kullanıcılar tarafından test edilmekte, hataları ve eksiklikleri tespit edilerek düzeltilmekte ve geliştirilmektedir. Zaman zaman bu deneme aşamaları belirli bir noktada durdurulur ve güvenilir bir işletim sistemi sunulup, geliştirme için ayrı bir seriye devam edilir. Geliştirmede yer alan bu açıklık Linux’un en büyük avantajlarından biridir. Gelişimi evrimseldir, hatalar anında kullanıcılar tarafından tespit edilip rapor edilmekte ve birçok kişinin katkısıyla düzeltilmektedir. Bazı işletim sistemi sürümleri saatler içerisinde güncellenebilmektedir. Linux, Windows ve macOS gibi işletim sistemleriyle oldukça benzer özelliklere sahip. Aynı diğer işletim sistemleri gibi bir grafik ara yüzüne sahip olan Linux, kelime işlemcileri, fotoğraf ve video düzenleyicisi gibi çeşitli yazılımlara da sahiptir. Gündelik kullanılan birçok uygulamanın Linux işletim sistemi için uyarlanmış versiyonu da bulunur. Kısacası bilgisayarın olduğu yerde Linux da hazır halde bekliyor olacaktır. Linux’u diğer işletim sistemlerinden ayıran en büyük özelliklerden biri, ilk paragraflarda bahsettiğimiz gibi Linux’un açık kaynak kodlu olmasıdır. Linux yapılırken yazılmış kodların hepsi ücretsiz bir şekilde topluma açık halde bulunuyor. Bu da bu kodların yazılımcılar tarafından görülmesine, değiştirilmesine ve geliştirilmesine kapı açıyor. Linux işletim sisteminin bir diğer farkı ise farklı yazılım seçenekleri içeren çeşitli Linux dağıtımları olmasıdır. Bu da Linux’un inanılmaz derecede özelleştirilebilir olduğu anlamına geliyor. Durumun böyle olması Linux’ta sadece uygulamaların değil, grafikleri gösterecek sistemlerden diğer kullanıcı ara yüz bileşenlerinin de değiştirilebilir olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Linux, diğer işletim sistemlerinde yapamadığınız çoğu şey için sizlere özgürlük sunar. Linux’u Kimler Kullanıyor? İnternet sitelerinin neredeyse üçte biri, Linux tarafından oluşturulan sunucular tarafından çalıştırılıyor. Bunun dışında Linux işletim sistemini genellikle yazılımla içli dışlı olan bireyler ve birçok büyük şirket kullanıyor. Şirketlerin sunucularını kurarken Linux’u seçmelerinin sebebi, diğer işletim sistemlerine göre çok daha güvenli olması. Bunun yanı sıra Linux, diğer işletim sistemlerine göre daha esnek ve daha rahat bir işletim sistemi. Ayrıca Linux’u geliştirmek için çalışan inanılmaz büyük bir topluluk var. Şirketler dilediği zaman bu topluluktan gerçekten de muazzam yardımlar alabiliyor. Ayrıca Linux işletim sistemi için ticari destek sunan şirketler de bulunuyor. Unix’i duyanlarınız vardır. 1970’lerde Ken Thompson, Dennis Ritchie ve birkaç kişi ile Bell Labs’te geliştirilen bir işletim sistemi olan Unix, Linux ile bazı benzerlikler taşıyor. İlk geliştirildiğinde neredeyse ayırt edilemez halde olan Linux, Unix ile benzer araçlara, programlama araçlarına, dosya sistem düzenlerine ve diğer anahtar bileşenlere sahiptir. Unix’in Linux’tan farklı olmasının en büyük sebebi, tüm Unix versiyonlarının açık kaynaklı ve ücretsiz olmamasıdır. Yıllar geçtikçe Unix benzeri veya Unix uyumlu şeklinde birçok işletim sistemi geliştirildi ancak hiçbiri Linux kadar başarılı olamadı. Linux, bu zamana kadar Unix temel alınarak üretilen en başarılı ve en popüler işletim sistemi oldu. Bunun da ücretsiz ve açık kaynak kodlu olmasının da büyük etkisi var. Linux Geliştirilme Süreci Linux, 1999 yılında Helsinki Üniversitesi öğrencisi Linus Torvalds tarafından kuruldu. Torvalds’ın Linux’u geliştirme sebebi, çoğunlukla akademik ortamlarda kullanılan bir başka Unix klonu Minix’e rakip olmasıydı. Ücretsiz ve açık kaynaklı bir alternatif olarak geliştirilen Linux’un ismi ilk adımda Freax olacaktı ancak daha sonrasında geliştiricinin ismi ve Unix’in birleşiminden ortaya çıkan Linux isminde karar kılındı. Güvenlik Linux, diğer işletim sistemleriyle karşılaştırıldığı zaman çok daha güvenli. Elbette kötü amaçlı yazılımların hepsini engelleyebilecek kadar güvenli bir yapısı yok ancak yine de diğer işletim sistemlerinden daha dayanıklı. Linux’ta virüs içeren bir uygulamanın kesinlikle yöneticiden bir şifre ile onay alması gerekiyor. Şifre girilmediği sürece uygulamalar işletim sisteminde herhangi bir değişiklik yapamıyor. Dolayısıyla Linux, herhangi bir antivirüs programına ihtiyaç kalmadan bilgisayarı koruyor. Stabil Yazılım Güncellemeleri Linux’ta karşılaşacağınız ilk şeylerden biri fazla gelen yazılım güncellemeleri olacaktır. Linux sürekli olarak güncelleniyor ve bu güncellemeler genelde diğer işletim sistemlerine nazaran çok daha hızlı bir şekilde yükleniyor. Linux’ta yapılan güncellemeler kolayca yüklenebiliyor ve genelde bu güncellemeler yapılırken pek sorun çıkmıyor. Özelleştirme Linux’u diğer işletim sistemlerinin üstüne çıkaran en büyük avantajlardan biri de özelleştirme imkanı. Linux’un açık kaynak kodları sayesinde istediğiniz herhangi bir özelliği özelleştirebilir, ihtiyaçlarınıza göre herhangi bir özellik ekleyebilir ve varolan bir özelliği kaldırabilirsiniz. Linux Dağıtımları Linux’un birden çok dağıtımı (versiyonu) bulunuyor. Kullanıcılar, ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda istedikleri Linux versiyonunu kullanmakta özgürler zira bu versiyonların hepsi ücretsiz. Linux’un farklı dağıtımlarına Fedora, Ubuntu, Arch Linux, Debian, Linux Mint örnek verilebilir. Eğer henüz yeni kullanacaksanız Ubuntu veya Linux Mint kullanabilirsiniz. Eğer iyi bir yazılımcıysanız Debian ve Fedora ile kendinizi geliştirebilirsiniz. Linux Nedir, Kimler Kullanır, Ne İşe Yarar? sorusuna cevap verirken Linux hakkında çeşitli detayları da paylaştığımız içeriğimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sizlerin de Linux hakkındaki fikirlerini, kullandığınız ve önerdiğiniz Linux sürümlerini yorumlar kısmında görmek isteriz.
  8. Pardus 21.0 Yayınlandı: Pardus 21.0 ile Gelen Yenilikler TÜBİTAK ULAKBİM tarafından geliştirilmeye devam edilen Pardus’un 21.0 sürümü yayımlandı. Pardus 21.0, Pardus 21 ailesinin ilk sürümüdür. PARDUS İnternet üzerinden ücretsiz olarak indirilebilmekte ve kurulabilmektedir. Kişisel veya kurumsal kullanımlar için Pardus’un rekabet edebilir ve sürdürülebilir bir işletim sistemi haline getirilmesi için TÜBİTAK ULAKBİM bünyesinde geliştirme ve idame çalışmaları devam ettirilmektedir. Pardus’un, kamu kurum ve kuruluşları ile KOBİ’lerde kolay yaygınlaştırılabilmesi için kurumsal ihtiyaçları karşılayan Açık Kaynak kodlu alt projeleri bulunmaktadır. Lider Ahenk Merkezi Yönetim Sistemi, Engerek Kimlik Yönetim Sistemi, Ahtapot Bütünleşik Siber Güvenlik Sistemi, Etkileşimli Tahta Arayüz Projesi (ETAP) bunların başlıcalarıdır. Türkiye’nin İşletim Sistemi PARDUS ) Pardus 21! Hafif, Hızlı ve Güçlü Pardus 21 sürümünde ön tanımlı masaüstü ortamı olarak XFCE 4.16 kullanıldı. XFCE, UNIX benzeri işletim sistemleri için hafif bir masaüstü ortamıdır. Görsel olarak çekici ve kullanıcı dostu olurken, sistem kaynaklarının düşük kullanımını ve sistemin hızlı olmasını hedeflemektedir. Sistem gereksinimleri: CPU (64bit mimari) -> En az: 1.0 Ghz, Tavsiye edilen: 1.6 Ghz+ RAM -> En az: 1024 MB, Tavsiye edilen: 2 GB+ Gerekli Disk alanı -> En az: 8GB, Tavsiye edilen: 10GB+ En az 1024×768 çözünürlüğü destekleyebilen grafik işlemci Linux çekirdeği 5.10 ile gelen Pardus işletim sisteminde donanımlarınız sorunsuz ve yüksek performanslı çalışırken Firefox , LibreOffice, Thunderbird, VLC Media Player gibi yazılımların en güncel ve kararlı sürümlerinin keyfini çıkarın. Bu yazılımların yanı sıra Pardus Güç Yöneticisi sayesinde dizüstü bilgisayarlarda güç yönetiminin pil ömrü üzerindeki etkisi görülebilir. Pardus USB uygulamaları ile USB’lerinizi biçimlendirebilir ve disk kalıbı yazabilirsiniz. Pardus Yazılım Merkezini kullanarak bir çok popüler uygulamayı bilgisayarınıza tek tuşla kuralabilirsiniz. Pardus 21 ile desteklenen bir diğer masaüstü ortamı olan Gnome ise, 3 serisinin en kararlı ve güncel sürümü olan 3.38 sürümünü kullanıyor. Parmak izi okuyucu desteği, ebeveyn içerik kontrolü, kolaylaştırılmış kablosuz internet paylaşımı gibi pek çok yeni özellik, Pardus 21 kullanıcılarını Gnome masaüstü deneyiminde bekliyor. Neden Pardus Özgürdür ve ücretsizdir Hızlıdır Güvenlidir Kolay kullanılır Kurulmadan dahi çalışmaya başlayabilir, hızlı ve kolay kurulur Bir çok paket program içerir, ücretsiz bir çok programa kolay erişim sağlar Özelleştirilebilir Şeffaftır Türkçe dışında pek çok dile desteği vardır. Türkiye Bilişim Sektöründe Özgür Yazılımların yaygın ve etkin bir şekilde kullanılması, bu yazılımların geliştirilmesinde ve yönlendirilmesinde liderlik yapan ülkeler arasında olunması. Bilişim alanında yurt dışına olan bağımlılığın azaltılması, siber güvenliğin güçlendirilmesi ve tasarruf sağlanması amacıyla kritik sistemlerin üzerinde çalışabileceği, açık ve standart veri yapılarını destekleyen, kaynak kodlarının gerekli durumlarda incelenmesine imkan veren, farklı ihtiyaçlara göre uyarlanabilecek esnek bir işletim sistemi altyapısı sağlamak. Özgür yazılımların ihtiyaçlara göre uyarlanarak entegrasyonun sağlanması ile Türkiye’nin yazılım teknolojileri konusundaki etkinliğinin artırılarak dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamak. Pardus Sürümleri Türkiye’nin İşletim Sistemi PARDUS Açık kaynak kodlu yerli işletim sistemi dağıtımlarında bulunan özgür ve açık kaynak yazılımlar ile kişisel ve kurumsal ihtiyaçlar, hızlı ve güvenli olarak karşılanmaktadır. Pardus çatısı altında geliştirilen ana sürümler, öncelikli desteğe sahip ürünlerdir. Kurumsal ihtiyaçların yanı sıra kişisel ihtiyaçları da karşılayan bu ürünlerden XFCE ve Sunucu Sürümleri kurumsal olarak tercih edilen sürümlerdir. GNOME sürümü ise kurumsal çözümlerin yanı sıra topluluk ekosistemine katkıda bulunmak ve son kullanıcı beğenisine sunulan çeşitliliği artırmak amacıyla yayınlanmaktadır. Pardus 21.0 Yayınlandı: Pardus 21.0 ile Gelen Yenilikler hakkında çeşitli detayları paylaştığımız içeriğimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sizlerin de Pardus hakkındaki fikirlerini, kullandığınız ve önerdiğiniz sürümlerini yorumlar kısmında görmek isteriz
  9. TRT1 ekranlarının sevilen ve ilgiyle takip edilen dizisi Gönül Dağı 65. bölümüyle dün geceye damga vurdu. Başrollerinde Berk Atan, Gülsim Ali İlhan, Yavuz Sepetçi gibi başarılı isimlerin bulunduğu komedi, aşk ve dram türlerini içeren Gönül Dağı sezon finali ile yayınlandı. Finalde yaşanan ölüm ise izleyicileri yıktı. "HİKAYEM BİTTİ" Başrol karakteri Dilek'in ölümüyle herkes gözyaşlarına boğuldu. Gönül Dağı'nın Dilek'i Gülsim Ali'nin diziden ayrılacağı iddiası sonrası final sahnesi gündem oldu. Gülsim Ali, senaryoda hikayesinin azalması ve Seferihisar'da çekilen setin kendisini çok yorması sebebiyle ayrılacağı iddialarını yalanlayarak "Sadece hikayem bitti" dedi. "GÜZEL BİR ANADOLU MASALININ PRENSESİ OLDUM" Gönül Dağı'nın Dilek'i Gülsim Ali paylaşımında şunları yazdı: "Hoşçakal öğretmen kızı, hoşçakal çiçek kızım… Gönül Dağı türküsünün bende yeri apayrı, bu projeden önce de sürekli bıkmadan usanmadan dinlerdim, bir gün bir senaryo geldi adı Gönül Dağı. İlk bölümü okudum ve bu işte oynamak istiyorum, Dilek ben olmalıyım dedim, ve öyle de oldu. İyi ki de olmuş çok güzel bir Anadolu masalının prensesi oldum. Ben sizden, siz de benden bir parça oldunuz. İki sene reyting rekorları kıran ve birinciliği böylesine hak eden bir işte oynamak, ben ve ailem adına mutluluk ve gurur vesilesi oldu." "Dilek nereye ait olduğunu bilmiyordu, annesinden başka kimsesi yoktu, şimdiyse geride koskoca bir aile bıraktı. O, görevini tamamladı ve bu güzel "Anadolu Masalın'dan" göçtü. Beni böylesine sevdiğiniz, desteklediğiniz ve hep hayal ettiğim gibi ailenizden biri olarak gördüğünüz için size minnettarım." "Canım ekibim, sizler de iyi ki varsınız; prodüksiyon, reji, kamera grubu, hazırlık ve diğer güzel kalpli tüm çalışma arkadaşlarım, umarım yollarımız tekrar kesişir, hepinizin ismi aklımdan geçiyor şu an, ama yazsam buraya sığdıramam. Siz kendinizi biliyorsunuz, yaptığınız her şey için, her zaman yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim." GÖNÜL DAĞI SEZON FİNALİNDE NELER OLDU? TRT1 ekranlarında seyirci ile buluşan Gönül Dağı'nın cumartesi akşamı yayınlanan sezon finalinde Asuman ve Ramazan'ın düğünü dikkat çekerken, Meryem'in hiç beklemediği anda Rıfat'ın karşısına çıkması çarpıcı gelişmelerden oldu. Gönül Dağı'nda kaza geçiren Dilek'in ölümü ve bebeğin kurtulması yüreklere dokundu.
  10. Chrome OS Nedir? Chrome OS’un öncelikli amacı internet kullanıcılarının ihtiyaçları olduğundan, içine Web uygulamaları haricinde yazılım yüklenememektedir. Yani Adobe programlarını, Steam ve oyunlarını ya da kullandığınız başka özel uygulamaları Chrome OS ile kullanamayabilirsiniz. İçerisinde internet uygulamaları haricinde sadece dosya yönetici ve medya oynatıcısı bulunmaktadır. Bunların yanında, eğer Chrome OS kullanmak istiyorsanız, sürekli internet erişimine sahip olmanız gerekebilir. Chrome OS; notebook, ultrabook ve laptop gibi taşınabilir cihazlar kullanmayı tercih eden bilgisayar kullanıcıları için avantajlarla dolu bir işletim sistemidir. Sistem üzerinde fazlalıklar yer almadığı için oldukça süratli ve web deneyimi konusunda piyasadaki birçok bilgisayardan daha başarılıdır. Kapsamlı bir işletim sistemi olmaması Chrome OS’i virüslere karşı güvenli bir sistem haline getirirken dahili virüs koruması sizi virüslü internet sitelerine karşı daima alarmda tutar. Chrome OS üreticisi Google tarafından sürekli güncellendiği için malware yazılımlardan izole ve hızlı bir işletim sistemi olarak kalmayı başarabiliyor. Chrome işletim sistemi Google’ın sadece öne çıkan belirli bilgisayar üreticisi firmalar ile anlaşarak sadece belirli desteklediği cihazlarda yüklü olarak satın alınabilir. Harici bir bilgisayara yüklenmesi veya her hangi bir donanıma kurulması resmi olarak mümkün değil.
  11. Varis neden olur? Varisin oluşum mekanizmasında pek çok faktör rol alır. Gebelik, şişmanlık, uzun süre ayakta kalmak, bazı meslekler, kadın olmak, doğum kontrol hapları ve hormon tedavileri, dar giysiler giymek, kabızlık, yaşlılık ve genetik faktörler nedeni ile varis oluşabilir. Varis, toplardamar kapakçığındaki yetmezlik sonucu oluşur. Kan sürekli geriye kaçar ve göllenir. Bu durum damarda basınç artışına ve şişliğe yol açar. Zamanla damarda genişleme artar ve kıvrılmalar olur. Varisler toplardamarların herhangi bir seviyesinde ortaya çıkabilir. Kasıkta toplardamar yetmezliği olabileceği gibi daha aşağılarda bacak düzeyinde yetmezlik görülebilir. Bazen varisin nedeni bir toplardamara pıhtı atması olabilir. Tıkanan damarın gerisinde kan göllenir ve damar genişler. Varisin belirtileri nelerdir? Varisin neden olduğu başlıca şikayetler şunlardır: Bacaklarda mavi mor şişlikler Ağrı Bacaklarda ağırlık hissi Bacaklarda şişlik Bacaklarda uyuşukluk Kaşınma Varisin çeşitleri var mıdır? Varisler; kılcal damar varisleri, retiküler varisler ve büyük toplardamar varisleri olarak üçe ayrılır. Kılcal damar varisleri, telenjiektazi olarak adlandırılır. Bu varisler genellikle kılcal damarların çatlamaları sonucu oluşur. Görüntü olarak örümcek ağına benzerler. Gebelik ve hormon kullanan genç kadınlarda sıkça görülürler. Retiküler varisler daha ziyade diz arkası ve ayak bileği çevresinde görülen ciltten hafif kabarık ve mavi renklidir. Büyük toplardamar varisleri bacaktaki safen ven denilen büyük toplardamarın yetmezliği sonucunda oluşur. Ciltten oldukça kabarık ve yeşilimsi olurlar. Varis belirtilerinin tamamını gösterirler. Varisler sorun oluşturur mu? Başlangıçta sadece görüntü olarak rahatsızlık veren varisler; bacakta şiddetli ağrı, toplardamarda iltihaplanma, varisin yırtılıp kanaması ve varisin içinde pıhtı oluşup akciğerlere pıhtı atması (pulmoner emboli) gibi durumlara yol açabilirler. Varis tedavisi nasıl yapılır? Varisli damarın çıkarılması en geleneksel yöntemdir. Ancak hem zahmetlidir hem de iyileşmesi uzun sürer. Damar içine köpük vererek varisi düzeltmek yani damar skleroterapisi bir diğer yöntemdir. Ancak bu yöntemde varisin tekrarlama olasılığı yüksektir. Lazerle tedavi yönteminde damar içine bir katater yerleştirilmekte ve lazer cihazından bir ışın gönderilerek damar yakılmaktadır. Radyofrekans yönteminde ise yine bir katater yardımı ile damar içine radyo dalgaları gönderilir. Bu esnada bir ısı oluşur ve damar yakılmış olur. Bu işlemler esnasında sadece lokal anestezi kullanılır ve hastalar günübirlik tedavi olup hastaneden çıkabilirler. Varis gelişimi nasıl engellenir? Düzenli egzersiz( koşu, yürüyüş, bisiklet, yüzme) Uzun süre ayakta durarak yada oturarak çalışmama Fazla kiloların verilmesi Uzun süre bacak bacak üstüne atarak oturmamak Çok sıkı ve dar giysiler giymemek Topuklu ayakkabı yerine rahat ayakkabı tercih etmek Kabızlıktan korunmak, yüksek lifli besinler tüketmek Uzun süre ayakta kaldıktan sonra bacakları havaya kaldırarak dinlenmek Kaplıcalar sıcağın etkisi ile varis oluşumunu kolaylaştırır ve şikayetleri artırırlar. Ayakta durmayı gerektiren meslek sahipleri veya varise genetik yatkınlığı olanlar varis çorabı kullanabilirler. Direk varislerin üzerine değil bacağın diğer bölümlerine masaj yapmak faydalı olabilir. Uzun süreli oturulması gereken yolculuklarda sık sık kalkıp dolaşmak faydalıdır. Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçını yaşıyorsanız vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeniz önerilir.
  12. Liverpool ile Real Madrid, UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde karşı karşıya geldi. Maçın ilk düdüğünden itibaren rakip kalede daha çok pozisyon bulan Liverpool, Courtouis'yı aşmayı bir türlü başaramadı. Maç boyunca iki isabetli şut çeken Real Madrid ise 59. dakikada Carvajal'in ortasında arka direkte dokunan Vinicius Jr'ın golüyle 1-0 öne geçti ve kupaya da uzanmayı başardı. Liverpool'un Mane ve Salah ile birer şutu direkten dönerken İngiltere temsilcisi maç boyunca bulduğu birçok pozisyondan yararlanamadı. Kırmızı-beyazlılarda Salah 81. dakikada gole çok yaklaşırken Courtouis harika bir kurtarışla gole izin vermedi. Yaklaşık 1 dakika sonra rakibi 3'e 1 yakalayan Real Madrid'de Benzema ve Vinicius Jr. anlaşamadı ve Alisson tehlikeyi önledi. Kalan dakikalarda skor değişmeyince Real Madrid tarihindeki 14. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu yaşadı! 17. FİNALDE 14. KUPA! Şampiyonlar Ligi'ni en çok kazanan takım olan Real Madrid çıktığı 17. final olan bu sınavdan da zaferle ayrılarak 14. şampiyonluğunu yaşadı. Diğer yandan Real Madrid bu organizasyondaki son sekiz finalinde de kupaya uzanan taraf oldu! ANCELOTTI TARİH YAZDI Real Madrid'in İtalyan teknik direktörü Carlo Ancelotti, 2003 ve 2007'de Milan, 2014'te de Real Madrid'i Şampiyonlar Ligi zaferine taşıdı. Ancelotti, finaldeki tek yenilgisini 2005'te Liverpool'a karşı yaşadı. İtalyan çalıştırıcı bu zaferle birlikte 2005'in rövanşını da Liverpool'dan almış oldu! Diğer yandan turnuvadaki 5. finaline çıkan 62 yaşındaki Ancelotti, 4. şampiyonluğuna ulaşarak Bob Paisley ve Zinedine Zidane ile paylaştığı "UEFA Şampiyonlar Ligi'ni en fazla kazanan teknik direktör" rekorunu tek başına ele geçirdi! MAÇIN DAKİKALARI 21. dakikada Liverpool, Sadio Mane ile gole yaklaştı. Sol kanattan ceza sahasına giren Mane'nin vuruşunda kaleci Thibaut Courtois'nın çeldiği top, direkten döndü. 34. dakikada Trent Alexander-Arnold'ın sağ kanattan ortaladığı top, Real Madrid kalesinde tehlike yarattı. Salah'ın ceza alanında yaptığı kafa vuruşunda meşin yuvarlak, Courtois'nın kucağına gitti. 43. dakikada Real Madrid, maçtaki ilk tehlikeli pozisyonunu yakaladı. Atılan uzun pasla kale sahası yakınlarında topu kontrol eden Karim Benzema, kaleci Alisson Becker ile karşı karşıya kaldı. Fransız forvetin Federico Valverde'ye doğru gönderdiği topa, Liverpool savunması müdahale etti. Benzema, oluşan karambolde önünde bulduğu topu ağlara gönderdi. Ancak Benzema için ofsayt bayrağının kalktığı pozisyon, Video Yardımcı Hakem (VAR) incelemesinin ardından da gol değeri kazanmadı. İlk yarı, 0-0 eşitlikle sona erdi. Mücadelenin ikinci devresi de Liverpool'un kontrolünde geçti. Ancak Real Madrid, kaleci Courtois'nın kurtarışlarıyla damgasını vurduğu gecede ilk isabetli şutunda golü bulan taraf oldu. 59. dakikada sağ kanattan ceza sahasına giren Valverde, yerden sert bir vuruşla topu Vinicius Junior'a gönderdi. Arka direkte yaptığı vuruşla topu filelere gönderen Vinicius Junior, Real Madrid'i 1-0 öne geçirdi. 64. dakikada Salah'ın ceza alanı önünden sol ayağıyla köşeye doğru yaptığı plase vuruşta kaleci Courtois, gole izin vermedi. 80. dakikada Salah'ın yerden ceza alanına bıraktığı top, Diogo Jota'ya gitti. Jota'nın vuruşunda Courtois, meşin yuvarlağı kornere çeldi. 83. dakikada Liverpool gole çok yaklaştı. Ceza sahasında topla buluşan Mısırlı futbolcu Salah, rakibinden kurtularak Courtois ile karşı karşıya kaldı. Salah'ın yaptığı vuruşta top, Belçikalı file bekçisinin müdahalesiyle kornere gitti. Kalan dakikalarda başka gol olmadı ve maçtan 1-0 galip ayrılan Real Madrid, şampiyonluğa ulaştı.
  13. Oppo uygun fiyatlı yeni akıllı telefonu Oppo A57 4G'yi tanıttı. Helio G35 işletim sistemi ile birlikte gelen A57 4G, gerçekten uygun bir fiyatla satılıyor. Gelin Oppo A57 4G'ye yakından bakalım. Oppo A57 4G alt segmente hitap ediyor Oppo'nun yeni akıllı telefonu Oppo A57 4G, başta da dediğimiz gibi içerisinde Helio G35 yonga setini barındırıyor. 3GB RAM bellek ve 64GB depolama ile birlikte gelen cihaz, ön tarafında HD+ çözünürlüğünde LCD bir ekran taşıyor. 6,56 inç büyüklüğündeki bu ekran 60Hz yenileme hızı sunuyor. Elektriksel anlamda gücünü 5000mAh'lik bataryasından alan cihaz, 33W hızlı şarj desteği de sunuyor. Ayrıca üzerinde 8MP'lik bir selfie kamerası taşıyor. Arka tarafında 13MP'lik bir ana kameraya yer veren Oppo A57 4G, bu kameranın yanında 2MP'lik bir derinlik sensörüne de yer veriyor. Yan tarafında parmak izi sensörüne sahip olan cihaz, IP54, USB-C, 3.5mm jak girişi ve Dirac 3.0 gibi özelliklere de sahip. Android 12 tabanlı ColorOS 12.1 işletim sistemi ile çalışan Oppo A57 4G, siyah ve yeşil renk seçeneklerine sahip. Fiyatı ise tam 160 Dolar. Oppo A57 4G özellikleri Ekran: 6,56 inç, 60Hz, LCD, HD+ İşlemci: Helio G35 RAM: 3GB Depolama: 64GB Ön kamera: 8MP Arka kamera: 13MP + 2MP Batarya: 5000mAh, 33W hızlı şarj desteği İşletim sistemi: Android 12 tabanlı ColorOS 12.1 Fiyat: 160 Dolar
  14. Prostat Nedir? Belirtileri Nelerdir? Prostat, erkeklerde ilerleyen yaşla birlikte sıklıkla görülen sağlık sorunlarından biridir. Prostat aslında erkek bedeninde yer alan bir salgı bezi olarak ifade edilebilir. Bu salgı bezi idrar torbası içerisinde yer alan ve aynı zamanda testislerden gelen spermin iletişimini sağlayan tüplerin kesişme noktasında yer almaktadır. Prostata dair koyulan teşhis oldukça çeşitlidir. Prostat büyümesi Prostatit Prostat kanseri bu teşhisler arasında yer almaktadır ve söz konusu sağlık sorunlarına dair uzmanlarca farklı tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Prostat Belirtisi Tüm sağlık sorunlarında olduğu gibi, prostata dair belirtiler de kişiden kişiye farklılık göstermektedir ve hastalığın seyrine bağlı olarak belirtilerin şiddeti değişkenlik göstermektedir. Genel manada prostat belirtileri ; İdrar yaparken zorluk çekmek İdrar yaparken hissedilen yanma ve ağrı Sıklıkla idrara çıkma ihtiyacı Zayıf ve kesik biçimde gerçekleşen İdrar Ağrılı boşalmak ve menide gözlemlenen kan Geceleri çok idrara çıkma Eklem ağrıları İdrar yaptıktan sonra da mesanede oluşan tam boşalamama hissi Prostat Tedavisi Prostat tedavisi hastalığın ilerleyişine bağlı olarak ilaçla tedavi ya da ameliyat biçiminde yapılmaktadır. Bu tedavi sürecini belirleyen iki parametre bulunur. Biri doktor takdiri diğeri de hastanın durumudur. Hastalık başlangıç safhasındaysa, ilaçla tedavi uygun görülür. Yapılan tedavi büyük ölçüde etkilerin giderilmesine yardımcı olur. İlaçla yapılan tedavi yine hastanın durumuna göre 6 ay ila 1 yıl boyunca devam edebilir. İlaç tedavisinden beklenen sonuç alınamadığında, doktor takdiri ile ameliyat gerçekleştirilmektedir. Prostaquil içerdiği Afrika eriği, kabak çekirdeği yağı ve bodur palmiye özü sayesinde mesanenin boşaltılmasına yardımcı olup, prostat rahatsızlığından korunmaya ve prostat için kullanılan ilaçların etkisinin artmasına destek olur.
  15. Sinüziti olan hastalarda sıklıkla baş ağrısına rastlanmaktadır. Gözün üzerinde, altında ve burnun arkasında bulunan sinüsler enfeksiyon ile dolduğunda sinüzit ortaya çıkar. Pek çok kişiyi etkisi altına alan bu rahatsızlık, bazen kısa bazen de uzun süreli devam eder. Sonbahar ve kış ayları ile birlikte sinüzitin şiddeti artabilir. Peki, sinüzit nedir, belirtileri nelerdir? Sinüzit tanı ve tedavisi nasıl yapılır? İşte detaylar… SİNÜZİT NEDİR? Burun etrafındaki kemikler, alın kemiği, üst çene kemikleri içinde hava dolu boşluklar bulunmaktadır. Bunlara sinüs adı verilir. Bu boşluklarda meydana gelen tıkanıklar nedeniyle gelişen iltihaplanmalar sonucunda ise ortaya sinüzit adı verilen bir tablo meydana gelir. Sinüzit akut ve kronik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Akut sinüzit genellikle 4 haftadan kısa sürer ve genel olarak soğuk algınlığı ve solunum yolu rahatsızlıkları nedeniyle ortaya çıkar. Kronik sinüzit ise 12 haftadan uzun sürer ve tekrarlamaya eğilimlidir. Üst solunum yollarındaki tıkanıklık, bağışıklık sistemi, alerjik durumlar ya da geniz eti kronik sinüziti tetikleyen nedenler arasında yer alır. SİNÜZİT BELİRTİLERİ NELERDİR? Pek çok hastalıkta olduğu gibi sinüzitin semptomları hastalar arasında farklılık göstermektedir. Sinüzitin en önemli belirtileri burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve yüzde dolgunluk hissidir. Genel hatları ile sinüzitin belirtileri şu şekilde sıralanabilir; - Göz çevresinde basınç hissi - Baş ağrısı - Burun akıntısı - Burun tıkanıklığı, horlama - Koku alma bozukluğu - Nefeste kötü koku - Mide bulantısı ve kusma - Halsizlik SİNÜZİT TANISI NASIL KONUR? Muayene esnasında hastalarda burun mukozalarında kızarıklık ve şişliklere rastlanmaktadır. Aynı zaman da sinüzler üzerinde bir hassasiyet saptanır. Burun içine boşalan bölgeler endoskopi yardımı ile yapılan muayenede detaylı olarak görülmektedir. Eğer bu bölgelerde iltihaplı akıntılar mevcutsa sinüzit tanısı rahatlıkla konabilir. Ancak sık sık nükseden ve ağır bir tabloya yol açan sinüzit vakalarında bilgisayarlı tomografiden yardım alınır. Alerjiler nedeni ile ortaya çıkan sinüzitlerde ise alerji testlerine başvurulmaktadır. SİNÜZİT TEDAVİSİ NASIL YAPILIR? Sinüzit hastalığında akut ya da kronik varlığının tespiti yapıldıktan sonra kişilere uygun bir tedavi planlanır. Genellikle tedaviye olumlu cevap veren sinüzite genellikle ilaç tedavisi önerilir. Amaç akut sinüzite sebep olan belirtileri baskılamaktır. Bu nokta da burun spreyleri, nemlendirici ve soğuk algınlığı ilaçları tedavide kullanılır. Kronik sinüzit uzun bir tedavi sürecini kapsamaktadır. Altta yatan nedenlere göre bir tedavi uygulanır. Kronik sinüzitte ilaçlar işe yaramadığında doktorunuz cerrahi işlem içeren bir tedavi şekli planlayabilir. Aynı zamanda şayet cerrahi bir operasyon ile tedaviniz gerçekleşecekse operasyonun ardından hastalığın tekrar nüksetmesini önlemek amacıyla medikal tedaviler uzun soluklu devam edebilir.
  16. Safra, karaciğerden midenin devamı olan oniki parmak bağırsağına doğru akarken, yolu üzerindeki safra kesesine uğrayarak burada birikir. Suyu emilerek yoğunluğu daha da artar. Özellikle yağlı yiyecekler başta olmak üzere bazı gıdaların tüketilmesinin ardından safra kesesi kasılarak içerisindeki yoğunlaşmış safrayı onikiparmak bağırsağına doğru sevk eder. Olağan koşullarda bileşiminde bulunan çeşitli maddelerin belirli miktarlardaki karışımı sayesinde safra akışkanlığını korur. Ancak safranın içinde yer alan bu bileşenlerdeki herhangi bir artış ya da azalma, safranın akışkanlığında bozulmaya ve "tortu bırakıcı" bir hal almasına yol açabilir. Hem bu tortular hem de uzun süre sadece damar yoluyla beslenen ya da uzun süreli açlık hallerinde safra çamuru denen safra çökeltileri de safra taşı oluşumunda rol oynayabilir. Safra kesesi nedir, safra kesesi nerede bulunur? Safra kesesi, karnın sağ üst bölgesinde karaciğerin hemen altında bulunan armut şeklindeki bir organdır. Bağırsaklara salgıladığı sarı-yeşil renkteki safra ile vücudun sindirim işlevlerine önemli katkıda bulunur. Safra kesesi taşı nedir? Kolelitiazis olarak tanımlanan safra kesesinde taş oluşumu, genellikle gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan ancak dünyanın her kesiminde tespit edilebilen bir problemdir. Ortaya çıkma sıklığı yaş ile birlikte artış gösterir. Safra kesesi taşları, bu sindirime yardımcı safranın içeriğinde çok yüksek düzeyde kolesterol bulunması sonucu katılaşarak çökelti oluşturması sonrası meydana gelir. Taşların boyutu ve sayısı kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Safra kesesi taşı nedenleri nelerdir? Safra kesesi taşı nedenleri arasında 3 çeşit oluşum yolu ön plana çıkar: SAFRADA AŞIRI KOLESTEROL VARLIĞI Normal şartlarda safra kesesinde bulunan safranın kimyasal içeriği karaciğerden buraya atılan kolesterolün çözünmesi için yeterlidir. Bazen karaciğerden safranın içinde çözünebilecek düzeyin üzerindeki miktarda kolesterol atılabilir ve bu aşırı kolesterol kristalleşerek zaman içerisinde taş oluşumuna neden olabilir. SAFRADA AŞIRI BİLİRUBİN VARLIĞI Solunum gazlarının taşınmasında görev alan kırmızı kan hücreleri bu görevlerini içerisinde yer alan hemoglobin molekülü ile gerçekleştirir. Ömrünü tamamlayan ve yeni hücrelerin üretilmesi amacıyla parçalanan hücrelerde hemoglobin çeşitli biyokimyasal süreçlerden geçer ve bilirubin maddesi oluşur. Karaciğer sirozu, safra kanalı enfeksiyonları ve çeşitli kan hastalıkları varlığında vücutta aşırı miktarda bilirubin ortaya çıkar ve bu aşırı bilirubin safra kesesinde birikerek taş oluşumuna neden olabilir. SAFRA KESESİNİN TAM OLARAK BOŞALAMAMASI Safra kesesinin çalışmasını olumsuz yönde etkileyen çeşitli durumlarda kesenin içerisindeki sıvı oldukça yoğun bir hal alarak taş oluşumuna neden olabilir. Safra kesesi taşı belirtileri nelerdir? Safra taşı oluşumu başladıktan sonra taşların sayısı ve büyüklüğü artarken ilk başta genellikle herhangi safra kesesi belirtileri meydana getirmezler. Büyük çoğunluğu sessiz olarak seyreden safra kesesi taşları, acil haller dışında bazı tetkikler yapılırken ya da kimi ameliyatlarda tesadüfen fark edilirler. Safra kesesi içinde bulunan ve yerçekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesinin çıkışını tıkayıp, olağan boşalmasını engellediği zaman çeşitli belirtileri oluşturmaya başlar. Safra taşı hastalığının seyri esnasında taşın ana safra kanalına düşmesi durumunda çok daha sorunlu bir sürece girilir. Tıkanma sarılığı olarak adlandırılan bu süreçte hastada karın ağrısı, sarılık, idrar renginin kırmızı veya kahverengi olması, bulantı, kusma ve bazen de ateş gibi belirtiler görülebilir. Taşın safra kanalını birkaç saat süre ile tıkaması sonrasında bu bölgede enflamatuar (iltihabi) değişiklikler meydana gelir ve bu durum kolesistit olarak isimlendirilir. Eğer bu tabloya enfeksiyon da eklenirse hayatı tehdit edecek çok ciddi problemlere neden olabileceği için dikkatli olunmalıdır. Bu hastalığa ise kolanjit adı verilir. Kolanjit dışında ortak safra kanalına düşen bir safra taşı, pankreasın iltihabi hastalığı olan akut pankreatite de neden olabilir. Bu hastalık hayatı ciddi anlamda tehlikeye sokabilir. Taşın safra kanalını tıkaması ile ortaya çıkan safra kesesi hastalığının belirtileri şu şekilde özetlenebilir: Ani ve hızlı ağırlaşan karnın sağ üst bölgesinde ağrı hissi Sırt ağrısı Sağ omuzda ağrı Bulantı, kusma İdrar renginde koyulaşma Açık renkli dışkı Aşırı gaz ve diğer sindirim problemleri İshal Safra kesesi taşları başka hastalıklara neden olabilir mi? Safra kesesi taşları; safra kesesinin iltihaplanması, safra kanalına taşın düşmesiyle gelişen tıkanma sarılığı, tüm safra kanallarının ve pankreasın iltihaplanması gibi çok ciddi birçok hastalığa neden olabilir. Hastalarda oluşan yakınmalar genellikle karın sağ-üst kısmında ağrı, bu ağrının sağa doğru yayılması ve sırtta sağ tarafta da hissedilmesi, bulantı ve bazen kusma atakları şeklindedir. İltihaplanma varsa tabloya ateş de eklenir. Bu ağrılı ataklar genellikle yağlı ağır bir yemeğin ardından başlar ve 1-5 saatlik bir süre boyunca devam edebilir. Safra kesesi taşlarının diğer yol açtığı hastalık daha seyrek olarak da safra kesesinde bulunan büyük bir taşın kese duvarını uzun bir süre zarfında delerek, bağırsağa geçmesi ve ince bağırsağın dar bir yerinde mekanik tıkanmaya neden olabilmesidir. Doğal seyri esnasında giderek büyüyen ve sayıları artan safra taşları sürekli olarak safra kesesinin iç cidarını tahriş eder ve kronik bir iltihap şeklindeki tablonun ilerleyerek kansere dönüşme riskini de arttırabilir. Özellikle 2–3 cm'lik boyutları aşan taş olgularında bu risk yüksek olarak kabul edilir. Safra kesesi taşlarına bağlı oluşan bu durumlar komplikasyon olarak tanımlanır. En sık ortaya çıkan komplikasyonlar 4 adettir: SAFRA KESESİ İLTİHABI (KOLESİSTİT) Kese içerisinde oluşan taşlar kanalın boyun bölgesine oturması ile birlikte burada enflamasyon (iltihaplanma) meydana getirmesi durumudur. Kolesistit gelişimi ile birlikte kişide şiddetli ağrı ve ateş şikayeti meydana gelir. Semptomatik seyreden safra kesesi taşlarında akut (ani başlangıçlı) kolesistit gelişme riski %1-3 arasında değişkenlik gösterir. Ağrı ve ateş şikayetine ek olarak üşüme-titreme, iştah kaybı ve bulantı-kusma gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Kolesistit acil olarak müdahale edilmesi gereken bir durumdur. ORTAK SAFRA KANALININ TIKANMASI Safra kesesi taşları karaciğerde üretilen ve safra kesesi vasıtası ile ince bağırsaklara aktarılan safra yollarında tıkanıklığa neden olabilir. Ortak kanalın tıkanması sonrası kişide yoğun ağrı, sarılık ve kanal iltihaplanması gibi durumlar oluşabilir. PANKREATİK KANALIN TIKANMASI Pankreatik kanal, bu organdan başlayarak ortak kanal ile birleşir ve ince bağırsağa açılır. Kanalın görevi pankreasta üretilen sindirim enzimlerinin oniki parmak bağırsağına ulaştırılmasını sağlamaktır. Safra kesesi taşları pankreatik kanala geçerek burada tıkanıklık oluşturabilir. Bu durum pankreatit olarak ifade edilen pankreasın iltihaplanması ile sonuçlanabilir. Pankreatit gelişimi sonrasında kişide ani ve yoğun bir karın ağrısı meydana gelir. Pankreatit gelişen kişiler genellikle hastanede yatırılarak tedavi edilirler. SAFRA KESESİ KANSERİ Uzun süreli tahriş nedeniyle safra kesesi taşı öyküsü olan kişilerde safra kesesi kanseri görülme riskinde bir artış söz konusudur. Her ne kadar risk yükselse de safra kesesi kanseri nadir bir kanser türü olduğu için oldukça az rastlanılan bir komplikasyondur. Safra kesesi taşı risk faktörleri nelerdir? Safra kesesi taşlarına kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlanılır. Taşların oluşumunda risk faktörü olarak kabul edilen birçok farklı durum mevcuttur: Cinsiyet 40 yaş ve üzerinde olmak Aşırı kiloluluk ya da obezite Sedanter (hareketsiz) yaşam Gebelik Yağ içeriği zengin ürünler ile beslenme Yüksek kolesterollü gıdaları tüketme Liften fakir diyet Safra kesesi taşına dair aile öyküsünün bulunması Şeker hastalığı Orak hücreli anemi ve lösemi gibi kan hastalıkları Hızlı kilo verme Östrojen içeren oral kontraseptif (doğum kontrol ilaçları) kullanmak ya da hormon tedavisi görüyor olmak Karaciğer hastalıkları Hamilelikte safra kesesi taşı oluşumuna yatkınlığın artmasının sebebi gebelik süreci içerisinde yüksek düzeyde salgılanan progesteron hormonundan kaynaklanır. Progesteron hormonu safra kesesinin kasılmalarını yavaşlatır ve akış hızının kesilmesine sebep olur. Bu faktörler dışında uzamış açlıklar, bariatrik cerrahi operasyonlar ve crohn hastalığı gibi durumlarda da safra taşı oluşma riskinde artış meydana gelebilir. Safra kesesi taşları genellikle safra akışının ve kesenin boşalmasının yavaşladığı durumlarda oluşma eğilimindedir. Taş oluşumdaki en sık neden ise kolesterol içeriği yüksek safrada kolesterolün yoğunlaşmasıdır. İkinci en sık tespit edilen taş formu ise pigmente taşlardır. Kolesterol taşları genellikle sarı renkli olup çözünmemiş kolesterolden meydana gelir. Pigment taşları ise koyu kahverengi ya da siyah renkte olup safra içeriğindeki aşırı bilirubinden kaynaklanır. Bazen çeşitli maddelerin bir araya gelmesi sonucu oluşan mix tipte taşlar tespit edilebilir. Mix tipteki taşlar tespit edilme sıklığında 3. sıradadır. Bu taşların yapısında kalsiyum karbonat, kalsiyum fosfat, kolesterol ve safra bulunabilir. Safra kesesi taşlarının 4. tipi kalsiyum taşlarıdır. Kan dolaşımında yüksek düzeyde kalsiyum bulunan kişilerde meydana gelir ve bu kişilerde genellikle safra kesesi taşlarına ek olarak böbrek taşlarının varlığı da tespit edilebilir. Safra kesesi taşı tanısı nasıl konulur? Hastalığın tanısı; tipik muayene bulguları ile beraber kan, idrar, gaita tetkikleri ve ultrasonografi (USG) ile konulur. Bu tetkiklerle %100'e yakın kesin teşhise ulaşılabilir. Seyrek olarak bilgisayarlı tomografi, MRI gibi diğer görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Ayrıca safra kanalında bulunan taşlar için ultrason dışında ERCP dediğimiz endoskopik girişimlerden hem tanı hem de tedavide yararlanılabilir. Safra kesesi taşı hastaları sağlık kuruluşlarına tipik olarak yağlı ve baharatlı bir öğünü takiben ortaya çıkan sağ üst bölgedeki karın ağrısı ile başvururlar. Bu şikayetlerine bulantı ve kusma eşlik edebilir. Hekimler tarafından gerçekleştirilen fizik muayenede hastanın nefes alması esnasında sağ üst karın bölgesine derin palpasyon (parmakların o bölgeye bastırılması) yapılması ile kişide tipik safra kesesi ağrısı oluşması tanısal öneme sahiptir. Kişide sarılık bulgularının mevcut olması ortak safra kanalının taşa bağlı olarak tıkanmasına işaret ediyor olabilir. Safra kesesi taşlarına tanısal yaklaşımda ilk olarak başvurulan tetkik ultrasonografidir. Bu radyolojik tanı yöntemi ile 2 mm küçüklükteki taşların bile tespiti sağlanabilir. Safra kesesinin duvarında kalınlaşma tespit edilmesi ve çevresinde sıvı varlığının görülmesi gibi bulgular kişide safra kesesi iltihabı olduğunu gösteren belirtilerdir. Çok küçük olup ultrasonografi ile tespit edilemeyen taşlar için endoskopik ultrasonografi işlemi ile tanı konulabilir. Bu işlemde ince ve esnek endoskop ağızdan girilerek sindirim sistemi içerisinde ilerletilir ve ses dalgaları vasıtası ile küçük taşların görüntülenmesi sağlanır. Ortak safra kanalındaki bir taştan şüphelenilmesi halinde manyetik rezonans kolanjiopankreatografi (MRCP) adı verilen görüntüleme yönteminden faydalanılabilir. Bu işlem ile ortak kanaldaki taşın tespit edilmesi halinde endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi (ERCP) adı verilen işleme geçilir. ERCP işlemi sırasında taşların çıkarılması da gerçekleştirilebilir. Safra kesesi ameliyatı ve taş tedavisi nasıldır? Hastalığın ve komplikasyonlarının tedavilerinde çeşitli yöntemler kullanılır. En sık kullanılan yöntem laparoskopik ameliyatlardır. Safra kesesi ameliyatlarının %5'ten daha azı açık ameliyat ile gerçekleşir. Açık ameliyat yapılmasının en önemli sebebi karın içerisinde önceden geçirilmiş ataklar ya da ameliyatlara bağlı oluşmuş yapışıklıklardır. ERCP ve PTK gerekli olan durumlarda kullanılan diğer tedavi yöntemleridir. Safra kesesi taşı tedavisi için safra kesesinin alınması işlemi kolesistektomi olarak isimlendirilir. Altın standart kolesistektomi yaklaşımı ise laparoskopik ameliyatlardır. Çeşitli nedenlerle ameliyatın laparoskopik olarak gerçekleştirilmemesi halinde açık ameliyat yöntemi tercih edilebilir. Cerrahi işlem sırasında kesenin bırakılarak sadece taşların alınması günümüzde akılcı bir yaklaşım olarak kabul görür. Bunun sebebi hastalarda yaklaşık 1 yıl içerisinde tekrar taşların meydana gelmesi ve komplikasyon oluşma riskidir. Genel anestezi altında gerçekleştirilen laparoskopik kolesistektomi ameliyatında operatör hekim hastanın karın bölgesinde 3-4 adet insizyon (kesi) gerçekleştirir. Bu insizyon bölgelerinden küçük ve ışıklı ameliyat aletleri hastanın karın boşluğunun içerisine sokulur ve safra kesesinin çıkarılması sağlanır. Hastalar ameliyat sonrasında bir süre gözlenir ve istenmeyen bir durumla karşılaşılmaması halinde genellikle aynı gün veya operasyon sonrası günde taburcu edebilirler. Laparoskopik kolesistektomi ameliyatı olan kişilerde ishal gelişmesi normal kabul edilir. Bu durum ameliyat sonrasında, kişilerde safranın direkt olarak karaciğerden ince bağırsağa geçişinden kaynaklanır. Konsantre forma geçemeyen safra bağırsaklarda laksatif etki gösterir ve dışkının sulu hale gelmesine neden olur. Bu durumun üstesinden gelmede atılacak en önemli adımlardan biri öğünler ile birlikte yağ içeriği yüksek gıdaların tüketiminden kaçınmaktır. Cerrahi dışında medikal tedavi ve litotripsi adı verilen yöntem ile de safra kesesi taşlarına müdahale edilebilir. Medikal tedavi günümüz şartlarında gelişen ameliyathane ve prosedür şartları nedeniyle tercih edilir. Opere olması olanaksız olan kişilerde özellikle kolesterol kaynaklı oluşan taşlarda ursodiol etken maddeli ilaçlara başvurulabilir. Bu ilaçların kullanımında günde 2 ile 4 kez değişen dozlarda alınması, safra kesesi taşlarını geçirmelelerinin yılları bulabilmesi ve tedavinin sonlandırılmasını takiben hastalarda tekrar taş oluşumunun gözlenmesi gibi problemlerle karşılaşılabilir. Litotripsi ameliyat dışı safra kesesi taşı tedavisinde başvurulabilen bir diğer yöntemdir. Bu uygulamada kişiye şok dalgaları verilerek taşlarının daha küçük parçalara ayrılması sağlanır. Safra kesesi taşı gelişiminden ve taşa bağlı olumsuz etkilerden korunmak adına hekimlerin bilgisi ve önerisi dahilinde yapılabilecek bir takım beslenme değişiklikleri mevcuttur: Kızartmalar gibi yağ içeriği yüksek gıdalardan kaçınmak ve düşük yağlı besinlerle beslenmek Beslenme programına bağırsak hareketlerini kolaylaştırıcı etki gösteren lif içeriği yüksek gıdalar eklemek Kahve safra kesesi taşı ve diğer hastalıklarına karşı koruyucu etki gösterebilir ancak yüksek düzeyde kafein içeren içeceklerden, yüksek yağlı süt ürünlerinden ve şeker içeriği yüksek tatlı gıdalardan diyare (ishal) yapıcı etkileri nedeniyle uzak durulması önerilir. Sindirimi kolaylaştırmak adına öğünleri küçülterek beslenmek ve günlük en az 6-8 bardak su tüketmek yapılabilecek diğer beslenme uygulamaları arasında yer alır. Safra kesesi taşı veya gelişme riski bulunan kişiler kilo verirken yavaş kilo verme yöntemlerini seçmesi önerilir. Hızlı şekilde kilo vermek hem safra kesesi taşı gelişimine hem de diğer sağlık problemlerine neden olabileceği için dikkatli olunmalıdır. Safra kesesi taşı belirtileri ve diğer şikayetler zaman içerisinde ortaya çıkıp sonrasında kaybolabilir. Özellikle 5 saati geçen karın ağrısı şikayetinde, sarılık belirtilerinin eşlik etmesi halinde, dışkının beyaz renkte olması halinde ve bu belirtilere terleme, üşüme, titreme ve ateş gibi diğer şikayetlerin eşlik etmesi durumunda sağlık kuruluşlarına başvurmanız önerilir.
  17. Gözde kızarıklık, yanma, şişme ve sulanma gibi pekçok belirtisi olan göz iltihabı hakkında bilinmesi gerekenler haberimizde… Göz iltihabı nedir? Göz iltihabı nedenleri, belirtileri ve tedavisi… GÖZ İLTİHABI NEDİR? Oküler iltihap olarak da adlandırılan göz iltihabı, gözlerin bir veya daha fazla bölümünün şişmesi ile karakterize bir durumdur ve basit tahrişten belirli hastalıklara kadar değişen çeşitli faktörlerin neden olduğu bir durumdur. Göz, üç farklı katmandan oluşur: retina, uvea ve sklera. Retina en içteki tabakadır ve uvea göze kan sağlayan damarları ve arterleri içerir. Sklera adı verilen en dış katman koruyucu katman görevi görür ve beyaz renktedir. Görsel bilginin yorumlanması için gözden beyine sinyaller gönderen optik sinirler, gözün arkasındaki sklera ile bağlantılıdır. İltihaplanma tabakaların herhangi birinde olabilir. Böylece durum, gözün etkilenen kısmına göre sınıflandırılır. Sınıflandırmalar, tüm gözü etkileyen iltihabı ifade eden genel bir terim olan Sklerit, Ön Üveit, Orta Üveit, Arka Üveit ve Panuveit’tir. GÖZ İLTİHABI NEDENLERİ Göz iltihabı sayısız farklı nedenlerle tekrar görülebilir. Bakteriler, virüsler veya mantarlardan kaynaklanan enfeksiyonlar ana nedenlerdir. Göz iltihabının diğer nedenleri, saman nezlesi, otoimmün hastalıklar ve cereyan, toz partikülleri veya güneş ışığı gibi çevresel tahriş edici maddeler gibi alerjik reaksiyonlardır. Mekanik tahriş edici maddeler, bir kirpiğin göze girdiğinde olduğu gibi gözün iltihaplanmasına da neden olabilir. GÖZ İLTİHABI BELİRTİLERİ Bir göz iltihaplandığı zaman, göz çevresinde iltihap oluşması gereklidir. Gözün farklı kısımlarını etkileyebilir. “Göz iltihabı” terimi, çeşitli iltihaplı hastalıklar için bir şemsiye terimdir. Klinik tabloya bağlı olarak farklı semptom ve şikayetler yaygındır. Nadir durumlarda, görmeyi tehdit eden ciddi bir hastalık da olabilir. En sık olarak, iltihaplanma konjonktivayı (göz kapaklarının iç kısmını ve gözlerin beyaz kısmını (sklera) kaplayan, ince ve şeffaf bir zar) etkiler, bunu kornea ve göz kapağı izler. Birçok göz iltihabı belirtisi, göz kuruluğu ile örtüşür. Bunlar şunları içerir: – Gözde kızarıklık – Kaşıntı – Gözde yanma – Gözde yabancı cisim hissi – Göz sulanması – Şişme Bunların dışında, daha spesifik semptomlar ortaya çıkabilir: – Ağrı – Birbirine yapışan göz kapakları – Görüş bulanıklığı – Işığa duyarlılık – İrin salgılanması Pürülan bir akıntı bakteriyel enfeksiyonun bir işaretidir. Etkilenen bazı insanlar şiddetli ağrı çekmekte ve görmede belirgin bir azalma olmaktadır. GÖZ İLTİHABI TEDAVİSİ Göz iltihabı belirtileri varsa bir göz doktoruna gitmelisiniz. Doktor gözün hangi bölümünün iltihaplı olduğunu tespit ettiği anda uygun tedavi uygulanacaktır. Göz iltihabı zamanla fark edilir ve tedavi edilirse, iyileşme süreci genellikle karmaşık değildir. Bakteriler enfeksiyonun sebebi ise, antibiyotik göz damlaları tedavi için kullanılır. Alerjik reaksiyon durumunda, mümkünse alerjenle temastan kaçınılmalıdır. Alerji özel göz damlaları ile hafifletilebilir. Antiviral göz damlaları viral enfeksiyonlara karşı sıklıkla kullanılır. Kortizon içeren göz merhemleri de sıklıkla reçete edilir.
  18. Fıtık nedir? Kişinin günlük hayatını olumsuz olarak etkileyen fıtık, iç organların bir bölümünün, çoğunlukla bağırsağın bir parçasının doğal ortamından dışa doğru çıkması, deri altıda şişlik yaratması olarak tanımlanır. Bel ve boyun bölgesi fıtıkları ise omurlar arasında bulunan disklerin doğal konumlarını kaybetmesi sonucu olarak ortaya çıkar. Fıtık çeşitleri nelerdir? Pek çok türü ve çeşidi bulunan fıtığın en sık görülen çeşitleri; karın, bel ve boyun fıtıklarıdır. Karın fıtıkları genel olarak kasık, göbek ve ameliyat kesisi fıtığı olarak incelenir. Tedavi edilmeyen karın fıtıkları zaman içerisinde basınç nedeniyle büyür ve tedavi şansı azalır. Bel ve boyun fıtıklarında ise kişinin hayat kalitesini olumsuz etkileyerek fıtık bölgesinin yanı sıra kol ve bacaklarda his kaybı, ağrı ve güçsüzlük gibi belirtiler ile kendini gösterir. Karın fıtıkları nedir? Karın fıtıkları, karın duvarını oluşturan kas ve fasya denen sert zarların zayıf bir noktadan karın boşluğundan dışarı doğru çıkmasıdır. Genellikle karın duvarındaki kasların zayıflaması sonucunda bir organ ya da doku, karın boşluğundaki bu zayıf noktadan çıkarak fıtık oluşturur. Fıtıklar kendiliğinden, travmaya bağlı olarak ve önceden geçirilmiş ameliyat bölgelerinde bulunan kesiler sonucunda ortaya çıkabilir. Kasık fıtığı, göbek fıtığı, ameliyat kesisi fıtığı olarak üç grupta incelenebilir. Kasık fıtığı nedir? Kasık bölgesinin sağında, solunda ya da her iki tarafında da görülen karın içi basıncın artması ile ortaya çıkan fıtık türüdür. Internal ring denen, karnın ön duvarında bulunan erkeklerde spermatik kordun, kadınlarda ise uterusu yerinde tutan bağlardan biri olan ligamentum rotundumun geçtiği açıklık, karın duvarına göre daha zayıf yapıda olduğu için çoğunlukla fıtık bu bölgede oluşur. Kronik kabızlık sonucu aşırı ıkınma, erkeklerde prostat büyümesi, ağır kaldırma, idrar yapmak için ıkınma, astım ve kronik bronşite bağlı sürekli öksürük indirekt inguinal herni olarak ve bağırsağın bir bölümünün deri altında şişlik yaratmasına sebep olan kasık fıtığının en sık rastlanan nedenleridir. Direkt inguinal herni ise bu zayıf bölgenin iç tarafında, karnın üst orta bölgesinde ortaya çıkar. Buradaki fıtık oluşumu da benzer sebeplere dayalı karın içi basıncının artması ile meydana gelir. Erkek çocuklarda ise genellikle, karın içinde gelişimini tamamlayan testislerin aşağı inerek normal yerine gelmesi sonucunda karında bulunan boşlukta oluşur ve eğer alan geniş ise bağırsakların bir bölümü bu bölgeye kayarak fıtık oluşturur. Ancak bağırsakların sığamayacağı kadar büyük bir alan kalmamış ise sıvı birikimi sonucu da fıtık oluşabilir. Fıtık riski genellikle yeni doğan erkeklerde görülür. Prematüre bebeklerde risk daha fazladır. Ailede fıtık öyküsünün bulunması, aşırı kilolu olmak karın içi basıncı artırdığı için risk faktörüdür. Daha önce fıtık gelişmiş kişilerde, kasığın diğer tarafında da fıtık gelişme olasılığı bulunur. Göbek fıtığı nedir? Ana rahmindeki bebeğin beslenmesini sağlayan umbilikal kord yani göbek kordonu içinde yer alan 3 farklı damar bulunur. Göbek fıtığı, doğumdan sonra bağlanarak ve çevresindeki kaslar tarafından kapanarak kuvvetlenen göbek bölgesinin zayıf kalması durumunda ortaya çıkar. Bebeklik döneminde oluştuğunda, fıtık ağlama esnasında şişerek görünür hâle gelebilir. Birkaç yıl içinde bebeklerde olan fıtık kendiliğinden kapanabilir ancak kapanmaması durumunda cerrahi müdahale gerekir. Göbek deliğinin tam kapanmadığı ya da aşırı zorlandığı durumlarda, çocukluk çağına erişen bireylerde göbek fıtığı oluşabilir. Göbek deliği üzerinde, bağırsakların üst bölgesini örten yağ dokusu ve bağırsağın bir bölümü fıtık oluşumuna yol açar. Yetişkinlerde ise fıtık şikayeti ile başvuranların yaklaşık %8'i göbek fıtığıdır. Doğum yapmış kilolu kadınlarda, prostat öyküsü bulunan erkeklerde, aşırı kilolu veya ani kilo kaybı olan, ağır kaldıran, kronik öksürüğe sahip kişilerde görülme olasılığı yüksektir. Gözle görülen bir şişlik ya da şekil bozukluğu olmasa bile, bazı durumlarda fıtık, parmak ile hissedilir. Yetişkinlerde göbek fıtığının tek tedavi seçeneği cerrahi operasyondur ve fıtık başlangıç aşamasındayken ve küçükken opere edilmesi daha kolaydır. Ameliyat hastanın durumuna göre, kapalı ya da açık şekilde yapılabilir. Ameliyat kesisi fıtığı nedir? Daha önce geçirilmiş karın ameliyatlarının kesi bölgelerinde oluşan fıtık türüdür. Ameliyat sonrası doku iyileşmesinin yetersiz olması ve dokuların yıllar sonra zayıflaması sonucu oluşabilir. Birden fazla alanda gelişebilen kesi fıtıkları; ayaktayken, öksürürken ya da ıkınırken yara izinin olduğu bölgede şişme oluşumu ile de gözlenebilir. Ancak bu tip fıtıklar hızla büyüyebileceğinden, böyle bir durumun fark edilmesi durumunda beklenmemelidir. Tedavisi açık ya da kapalı ameliyatla yapılır. Bel fıtığı nedir? Lomber disk hernisi ya da bilinen diğer adıyla bel fıtığı, omurga üzerinde bulunan omurlar arasında gelişir. Omurların arasında bulunan, birbirine bağlayan ve esneklik sağlayarak yastıksı bir görev gören jel benzeri bağ dokusu, diğer adıyla disk, yaşlılığa bağlı olarak su kaybetmesi ile işlevini kaybetmeye başlar. Bunun sonucunda doğal konumundan çıkarak bel fıtığını oluşturur. Bel fıtığı çoğunlukla bel bölgesinde bulunan son iki diskte oluşur ve bel ağrısı, bacaklarda ağrı ve uyuşma, ayaklarda güçsüzlük ile karakterizedir. Bel fıtıkları bazı durumlarda cerrahi dışı olarak tedavi edilir ve alınan sonuca göre tedavi tekrar düzenlenir. Bu tedavi yöntemleri genellikle istirahat, antienflamatuvar ve ağrı kesici ilaçlar, egzersiz, fizik tedavi, steroid enjeksiyonu olabilir. İlaçların tamamı reçete edildiği şekilde kullanılmalı ve eğer iyileşme görülmüyor ise hekime tekrar başvurulmalıdır. Cerrahi tedavinin de uygulandığı bel fıtıkları parsiyel diskektomi ya da diskektomi yöntemleri ile gerçekleştirili. Lokal, spinal ya da genel anestezi ile yapılan operasyonlar, fıtıklaşan disk üzerine küçük bir kesi yoluyla yapılır. Bazı durumlarda bacak bölgesine giden sinir köklerinde bası meydana gelerek, güç kaybı yaşanabilir ve acil olarak ameliyat gerekebilir. Boyun Fıtığı Nedir? Boyun fıtığı, omurga üzerinde bulunan omurlar birbirine diskler ile bağlıdır. Omurlar arasında bulunan jel benzeri yapıdaki diskler boyun hareketlerin yapılmasına olanak tanır. Bazı durumlarda disk üzerinde bozulma, zedelenme ve yırtılma sonucu özelliğini kaybederek doğal pozisyonunu kaybederek omurların arasından çıkar; sinirlerin ve omuriliğin geçtiği kanala doğru kayar. Servikal disk hernisi olarak adlandırılan bu durumda kollarda ağrı, sızlama, his kaybı ve güçsüzlük oluşur. Nadiren bacaklarda da güçsüzlük görülebilir. Nöroşirürji uzmanı tarafından tanısı konarak tedavisi düzenlenir. Tanı için, ayrıntılı öykü dinlenerek, fizik muayene ve radyolojik görüntüleme yapılır. Çoğunlukla fizik tedavi ve ilaçlar ile cerrahi müdahaleye gerek kalmadan hasta iyileşir. Ancak iyileşmeyen vakalarda diskektomi yöntemi ile cerrahi müdahalede bulunulur. Pek çok hasta operasyonu takiben 24 saat içinde evine döner. Fıtık neden olur? Ağır yük kaldırmak Uzun süre ayakta kalmak Fiziksel güç kullanılarak yapılan ağır işler Ameliyatlara bağlı kas kesileri Kronik öksürük Karın içinde sıvı birikimi Ikınma Hızla kilo almak Gebelik Fıtık belirtileri nelerdir? Fıtık belirtileri fıtığın oluştuğu bölgeye göre değişiklik gösterir. Genel olarak karın bölgesinde olan fıtıklarda kasların yırtılmasına bağlı olarak ağrı ve cilt altında şişlik görülür. Şişlik büyüdükçe ağrı azalsa da tedavi zorlaşır. Boyun ve bel fıtıklarında ise ekstremitelerde güçsüzlük, ağrı ve his kaybı gibi belirtilerin yanı sıra fıtığın olduğu bölgede de ağrı hissedilir. Fıtık tedavisi nasıldır? Fıtığın oluştuğu bölgeye göre tedavi şekli değişir. Bazı durumlarda egzersiz, fizik tedavi ve ilaç tedavisi uygulansa da bu tedavi yöntemlerine yanıt alınamayan ve ileri düzey fıtıklarda cerrahi operasyon yapılır. Eğer bu tarz ağrılarınız varsa uzman bir hekime görünerek bir an önce kontrollerinizi yaptırmanız önerilir.
  19. Çiftlerin çocuk sahibi olma hayallerini gerçeğe dönüştürmek amacıyla uygulanan tüp bebek tedavisinde hangi yöntemin kullanılacağına ise hastaların sağlık durumları ve uzmanların değerlendirmeleri doğrultusunda karar verilmektedir. Tedavinin amacı her zaman döllenmenin gerçekleşmesi ve gebelik döneminin sağlıklı geçmesidir. Tüp Bebek nedir? Tüp bebek 30 yıldan daha fazla süredir uygulanan bir tekniktir. Hanımların yumurtası, erkeklerin ise spermi dışarıya alınarak laboratuvar ortamında birleştirilir. Döllenmiş olan hücrenin bölünmesini bir süre takip edilerek özel solüsyonlar içerisinde oluşan embriyonun rahim içerisine verilmesi sağlanır. Tüp bebekte yumurta toplama işlemine geçmeden önce yumurtaların geliştirilmesi sağlanır. Amaç birden fazla yumurtanın geliştirilmesi ve bunun toplanmasıdır. Yaklaşık olarak 8-12 gün içerisinde yumurtalar gerekli olgunluğa ulaştırılır. Toplanan yumurtalar mikroskop altında incelenir bir takım işlemlere tabi tutulur kalite ayrımı yapılır kaliteli olgun olanlar ayrılarak mikro enjeksiyon için hazırlanır. Bu döllenmiş yumurtalar embriyo (cenin) olarak adlandırılır ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilir. Embriyolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir katater ile yerleştirilir. Bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık %50’sinde gebelik oluşur. Tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40’ında çocukları olur. Bu oran birçok uygulama sonucu % 70 – 80’lere çıkabilir. Tüp bebek yöntemlerinde çeşitli ilaçlarla kadının yumurtalıklarının uyarılması sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embriyo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmek. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) gebelik şansını artırdığı görüldü. Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendiriliyor. Merkezimizde Uygulanan Tedaviler Merkezimizde çiftlerinde değerlendirilmesini takiben en basit tedavi seçeneğinden en gelişmiş tedavi yöntemlerine kadar pek çok uygulama yapılmaktadır. Bunlar; Aşılama yöntemi (IUI): Uygun vakalarda yıkanmış spermin direkt olarak rahim içerisine verilmesidir. Bu metotla tüplere ulaşan sperm sayısı artacağından gebelik şansı da yükselir. IVF: Yardımcı üreme tekniğidir. Yumurtanın vücut dışında döllenmesi sağlanır. Naturel Siklüs IVF: Yumurta uyarıcı ilaç kullanmaksızın, vücudun kendi seçtiği yumurtanın kullanılmasıdır. Mini IVF: Overlerin çok az miktarda ilaçla ya da ağızdan alınan haplarla uyarılarak kaliteli yumurta elde edilmeye çalışılmasıdır. Geleneksel IVF: Yumurta uyarıcı ilaçları yüksek dozda kullanarak daha fazla sayıda yumurta ve embriyo elde edilmesidir. Embriyoloji Kliniğimizde Yapılan Laboratuvar İşlemleri ICSI veya Mikroenjeksiyon: Sperm kalitesinin yeterli olmadığı durumlarda döllenme oranını arttırmak için tercih edilen bir işlemdir. Bu işlem esnasında mikroskop altında özel aletlerle spermin yumurtanın içine bırakılması söz konusudur. Asist Hatching: Embriyonun rahim duvarına tutunma şansını arttırmak için yapılan bir prosedürdür. IMSI Tekniği: Spermin seçiminin, spermi yaklaşık 8000 kez büyüten mikroskoplarla incelenerek yapılmasıdır. Normal mikroskopla görülmeyen bazı anormal görünümlü spermler bu yöntemle kolayca belirlenir ve işlemlerde kullanılmaz. Uyguladığımız İşlemler IVF / ICSI: Kadın ve erkek kısırlığının tedavisinde kullanılan klasik ve dünyada en çok kullanılan tüp bebek tedavisi yöntemidir. OOSIT Freezing: Yumurta dondurma işlemi kadının yumurtalığından elde edilen yumurtanın (oosit) saklanarak ileride kullanılması amacıyla dondurulması işlemidir. Sperm Freezing: Erkekten alınan spermlerin ileride çözülerek tüp bebek tedavisinde kullanılmak üzere laboratuvar ortamında dondurulması işlemidir. Embryo Freezing: Anne adayından alınan yumurta ile baba adayından alınmış olan spermlerin döllenmesi sonucunda laboratuvar ortamında elde edilen embriyoların ilerleyen hamilelik denemelerinde kullanılmak adına özel işlemler sonrasında dondurulmasıdır. PGD: Preimplantasyon Genetik Tanı Embriyoların Kalıtsal ve Genetik açıdan incelenebilmelerine olanak tanıyan yöntemdir. Mikroçip Sperm Seçimi: Microakışkan sperm ayıklama yöntemi, tüp bebek tedavisinde ilk basamağında kullanılan bir sperm hazırlama ve seçim yöntemidir. Tüp Bebek Tedavisinde Sık Sorulan Sorular Başarı şansını arttırabilmek için biz ne yapabiliriz? IVF tedavisi medikal bir tedavi olsa da hayat tarzında yapılacak bazı değişiklikler, tedavinin başarısını arttırır. Özellikle tedaviye başlayan çiftlerin sigarayı bırakması kesinlikle önem taşımaktadır. Bu tedavide yaş önemli midir? Yaş faktörü gebe kalma şansını belirleye en önemli parametrelerden biridir. 40 yaş ve sonrasında gebe kalma olasılığında hızlı bir azalma olmaktadır. Embriyo transferinden sonra uzun süre yatak istirahati yapmak gerekli midir? Embriyo transferi sonrasında birkaç saat yatak istirahatini takiben hastalar günlük aktivitelerine devam edebilirler. Transfer sonrası devamlı yatak istirahati yapmak gebelik olasılığını kesinlikle arttırmaz. Yeni bir tedaviye başlamak için ne kadar beklemeliyim? Olumsuz sonuç alınan tedaviden 2 ya da 3 ay sonra yeni tedavi dönemi başlayabilir. Tüp bebek tedavisi kaç kez denenebilir? Tüp bebek tedavisinde deneme sayısı için bir sınırlama yoktur. Yumurta toplama işlemi ağrılı mıdır? Bu işlem hafif bir sakinleştirici ile yapıldığı için ağrılı değildir. İşlem sonrası kramp tarzında hafif ağrılar olabilir. Embriyo dondurma işlemi embriyolara zarar verir mi? Zaman kaliteli embriyolar dondurulur. Bu embriyolar da dondurma / çözme işlemlerinden zarar görmez. Tedaviyi ne zaman bırakmak gerekir? Medikal olarak kısırlık tedavisi için kesin bir son nokta yoktur. Ancak, adetler devam etse bile perimenipozal yaşlar ya da erken menopoz durumunda (ilaç kullanmadan adet olunmuyorsa) tedavi sonlandırılabilir.
  20. Teknoloji Nedir? Teknoloji ne demek sorusunu yanıtlamak için öncelikle kelimenin etimolojik kökenine bakmak gerekiyor. Yunanca kökenli bir kelime olan teknoloji, zanaat anlamına gelen “tekhne” ve öğretiyi işaret eden “logia” hecelerinden oluşuyor. Dilimize Fransızca’dan geçen teknoloji kelimesi, Türk Dil Kurumu’na göre “insanın maddi çevresini kontrolü ve değiştirmesi için geliştirdiği araçlara, bu araçlara ilişkin bilgilerin tümüne” deniyor. İsim olan teknoloji kelimesi, çağlar içinde icat edilen araçlar, gelişen teknoloji öğretileri ile “yüksek teknoloji”, “endüstriyel teknoloji”, “bilişim teknolojisi”, “ileri teknoloji”, “robot teknolojisi” gibi kalıplarla kullanılabiliyor. Özellikle son yüzyılda hızla ilerleyen teknoloji alanı, bugün farklı sanayilerin gelişmesine imkan tanıyor. Teknoloji sayesinde gelecekte dünyayı bambaşka bir yaşam bekliyor. Teknoloji Tarihi Günümüz çağı bilim ve teknoloji çağı olarak anılıyor. Kümülatif gelişimle ilerleyen teknoloji, bilimden ayrı düşünülemiyor. Eski uygarlıklarda ampirik bilgi toplama aşamasıyla başlayan gelişim, Eski Yunan’da akılcı sistemlerin kurulmasıyla devam ediyor. Orta Çağ ile teknolojinin ilk başarılarından söz edilirken modern teknoloji rönesansla beraber insanlığın hayatına giriyor. Üretim teknolojilerini tamamen değiştiren ve insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılmasına neden olan sanayi devrimi teknoloji tarihinde büyük önem arz ediyor. Değişen ekonomik yapının, teknik yeniliklerden makineleşmeye, iş yapış biçiminden ülkelerin kalkınma oranlarına kadar tüm sistemi tamamen değiştirdiği biliniyor. Makineleşmeye bağlı teknoloji, 20. yüzyılın ortalarından itibaren yerini yapay zekaya, bilgiye dayalı teknolojik gelişimlere bırakıyor. Bilgisayarlarla açılan yeni devir, büyük veri teknolojisi ile mekandan ve zamandan bağımsız yeni bir üretim, analiz, teknoloji biçimini görünür kılıyor. Teknolojinin Faydaları Nelerdir? Teknolojik araçlar, insanların daha konforlu bir hayat sürmesine yardımcı oluyor. Teknolojik ürünler sayesinde daha kısa sürede daha çok iş yapılabiliyor. Teknolojik gelişmeler, yaşam kalitesini yükseltiyor. Kişilerin bilgiye ulaşma imkanı artıyor. Zamandan ve mekandan bağımsız olarak etkinliklere katılım mümkün oluyor. İnsanlar online eğitimler vasıtasıyla dünyanın diğer ucundaki birinin uzmanlığından faydalanabiliyor. Alışveriş gibi yaşam gerekleri, günümüzde teknoloji sayesinde internetten karşılanabiliyor. İnsanlar hiç hareket etmeden tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Günümüzde herkes teknoloji sayesinde dünya vatandaşı olmaya hak kazanıyor. Yabancı kültürleri öğrenmek için internete girmek yetiyor. Teknoloji sayesinde ulaşım imkanları gelişiyor ve mesafeler kısalıyor. Teknolojinin Zararları Nelerdir? Teknoloji aletler ile uzun süre vakit geçiren çocuklarda konsantrasyon bozukluğu görülebiliyor. Akademik başarıda düşüş gözlenebiliyor. Bilgisayar ile çok fazla vakit geçiren kişilerin sosyal becerilerinde bozukluklar görülebiliyor. İnternet, sınırsız erişim alanıyla bilgiyi ulaşılabilir kılsa da özellikle çocukların yaşlarına uygun olmayan içeriklere de maruz kalmasına sebep olabiliyor. Teknoloji bağımlılığı, kişilerin teknoloji ürünlerinden uzak kalamaması olarak tanımlanıyor ve çağımızın en yaygın psikolojik problemleri arasında olmaya aday gösteriliyor. Hem yetişkin hem de çocuklar bu sorunu yaşıyor. Bilgisayar başında uzun süre vakit geçirmek, hareketsizlik, obezite gibi sorunların artmasına yol açabiliyor. Bilgisayar teknolojilerinin insan iş gücünün yerini almasıyla bazı sektörlerde insana ihtiyaç azaldığı için istihdam sorunu oluşabiliyor. Teknolojinin Hayatımıza Etkisi Nasıl Olmuştur? Teknolojik ürünler, insanların iletişim şekillerinden çalışma biçimlerine ve ekonomik sistemlere dek toplumun yapısında büyük değişiklikler oluşturuyor. Teknolojinin hayatımıza etkileri sıralandığında, ilk sıralarda muhakkak dünyanın küreselleşmesinden bahsediliyor. İnternet ve bilgisayarların keşfiyle dünyanın herhangi bir yerindeki ürüne, kişiye ulaşmak mümkün oluyor. İletişim kanalları da telefon, telgraf ve mektuptan sosyal ağlara, maillere evriliyor. Teknoloji, insanların günde maruz kaldığı uyarıcı sayısının da artmasının sebebi olarak görülüyor. Günümüzden yalnızca 100 yıl önce, insanlar ömürleri boyunca yalnızca birkaç yüz insanla temas ederken, birkaç bin sayfa sayfayı dolduracak bilgiler öğrenebilirken bugün yalnızca birkaç günde bu oranda insan ve bilgi ile erişim sağlanıyor. Hayattaki statü simgeleri de değişiyor. Birkaç yüzyıl önce evin büyüklüğü, kıyafetin görkemi, mücevherler statü simgesiyken şimdi telefonun ekran büyüklüğü, markası, bilgisayarın inceliği, akıllı kıyafetler kişinin statüsünün göstergesi oluyor. Teknoloji markaları da bu bilgiyle, yaptıkları küçük değişikliklerle ürünlerini lüks tüketim malzemesi olarak lanse ediyor. Telefon veya bilgisayar bile iletişim cihazından çok daha fazlası olarak görülüyor. Modern teknoloji, akıllı sistemlerle mekandan, materyalden bağımsız yeni bir bilgi alanı sunuyor. Veriler, cloud sistemlerde depolanıyor. Elle tutulamayan fotoğraflarda anılar saklanıyor, yüz yüze görüşmemiş insanlar sosyal ağlar üzerinden arkadaş oluyor, evler aynı zamanda iş yeri haline gelirken, hiç var olmamış paralar kredi kartlarından harcanıyor veya dijital para sistemleri ile ödeme yapılıyor. Hayatı hızlandıran, kolaylaştıran, etkileşimli hale getiren teknolojiler, ekranlara bağımlı yeni nesiller yetiştiriyor. Yapılan çalışmalar akıllı telefon kullanımı nedeniyle gelecek nesillerde fiziksel değişimlerin de görüleceğini ortaya çıkarıyor. Boyunda eğilme, omuzlarda çökme ve boyda kısalma gibi değişimler bekleniyor. İnsan teknolojiyi var ederken, teknoloji kullanımı da insanı değiştirmeye devam ediyor. Dünya Tarihine Etki Eden Teknolojik Gelişmeler Dünya tarihini değiştiren elektronik aletler arasında dokuma tezgahlarından bilgisayarlara kadar farklı birçok farklı icat yer alıyor. 18. yüzyıl başlarında imal edilen dokuma tezgahları, tekstil sektöründe devrim yarattı. Üretimi hızlandıran aletler, çocuk işçiliğin sektörde azalmasının da önünü açtı. Üretimin artmasının tüketim gerektirmesiyle beraber, moda dünyaya kazandırıldı. Kağıdın bulunması ve matbaanın icadı ile bilginin çoğaltılması, paylaşımı ve erişimi hızla arttı. Okuma ve yazmanın toplumda yaygınlaşmasının ilk adımı olan keşifler, iletişimin formunu değiştirdi. Sağlık alanında aşıların keşfi, antibiyotik ve penisilinin kullanılması, dünyadaki milyarlarca insanın yaşamasını sağladı. Telefondan uçağa, bilgisayara kadar birçok gelişme bugünün dünyasının inşa edilmesinde hayati rol oynadı. Geleceğin Teknolojileri Nelerdir? Gelecekte var olması beklenen ürünler arasında sürücüsüz otomobiller ilk sırada yer alıyor. Uçan arabalar, çizgi filmlerde hayal edilse de yakın gelecekte gerçeğe dönüşmemeleri için hiçbir sebep bulunmuyor. Üç boyutlu yazıcıların yaygınlaşması bekleniyor. Hologram teknolojisinin gelişmesiyle gerçekçi yayınların hız kazanması ve çok boyutlu sanat eserlerinin sanal gerçeklikle hayat bulması umuluyor. İnsanların giyilebilir teknolojiler sayesinde hayatlarının değişeceği varsayılıyor. Tek tuşla temizlenen, kuruyan kıyafetler, herhangi bir sağlık sorununda ambulansa haber veren saatler, kan tahlili yapabilen bileklikler geleceğin dünyasında boy göstereceğe benziyor. Işınlanma mümkün görünmese de sanal gerçeklik gözlükleri ile başka yerlerde hissedebilmenin yolu açılıyor. Yapay zeka gelişimi ile robotların insan hayatının vazgeçilmezi olması bekleniyor. Robotların gelişmiş algoritmaları ile insanlara hizmet edebilmesi hatta iş hayatında insanların yerini alması olası görülüyor. Bir robotun saçınızı kestiğini, evinizi temizlediğini hayal edebiliyor musunuz? Şimdilik mümkün olmasa da önümüzdeki yıllarda tüm bunların gerçek haline gelmesi için çalışmalar sürüyor. İnsanların çip taşıması, güncellemeler ile anında dil öğrenmesi, dilediği bilgiye kısa bir bağlantı ile ulaşması, beyinlerimizin adeta bir bilgisayar hard diski gibi işlem görmesi olasılıklar arasında yer alıyor. Vücuda zarar vermeyen, tek bir noktaya etki eden akıllı ilaçlar, ameliyat yapan mikro robotlar, ölümsüz yedeklenebilen zihinler hayatımızın gerçekleri olmak için gün sayıyor.
  21. Son zamanlarda yaşanan küresel çip tedarik sorunları ve Rusya-Ukrayna savaşı, teknoloji şirketlerini oldukça zor durumda bırakıyor Koreli Maeil Business News'in bir raporuna atıfta bulunan SamMobile'a göre Samsung, 2022'de üretmeyi planladığı telefon sayısını 310 milyondan 280 milyona düşürdü. Her ne kadar bu rakam kulağa hala oldukça fazla gelse de şirketin hedefinden ve kendisinin ve ortaklarının geçen yıl ürettiği telefon sayısından oldukça düşük. Tüm modeller etkilenecek Bildirildiğine göre, düşürülen üretim hedefleri, düşük kaliteli modellerden amiral gemilerine kadar ürün yelpazesindeki tüm telefonları etkileyecek. Samsung; devam eden bir pandeminin, Rusya/Ukrayna savaşının ve sürekli artan enflasyonun etkilerini hisseden tek şirket değil. Örneğin Apple, şimdilik herhangi bir üretim düşüşü yaşamasa da satışların bu yıl daha düşük seyredeceğini öngörüyor.
  • Profil Reklam Alanı
  • Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
    Bu Alana Reklam Verebilirsiniz
×
×
  • Yeni Oluştur...